Wednesday, November 26, 2008
Hanuman kabartmasinin biraz ilerisinde bir baska sundurmanin altinda da bir yagdanlik gorduk. Anladigim kadari ile burasi ibadete acik oldugu zamanlarda gercekten cok faal ve yogun bir tapinakmis.
Tapinagi kendi cabalarimizla kesfettikten sonra geldigimizde karanlik yuzunden giremedigimiz ana salona girelimdedik. Agnes , Sindhu ve be nana salona girdik ama ben hayatimda bu kadar karanlik bir yer daha once hic gormedim. sag kosede bir rahibin yaktigi kucucuk bir yag kandili olmasa 3 adim otesini gorme sansimiz yok. O kadar karanlik oldugu icin cok fazla iceriyi inceleyemedik . Ama sansimiza Rahip genc Ingilizce biliyordu ve bulundugu yerdeki Tanri ile ilgili ufak bir bilgilendirme yaptiktan sonra bizi kutsadi. Ama ben acemi hindu kendime dusn kismini bilemedim ama o kadar nazikce izah ettiler ki sesiizce ve saygi ile yaptim soyleneni. Elindeki tepside minik bir yag kandili , bir kase su ve bir kucuk kap kirmizi ve sari boya vardi. Iki elimle atesin uzerinden ellerimi gecirip ellerimi basima surmem gerekiyormus. Ve illerimi ustuste koyup ( sag el 30drclik aci ile hafif bukulu olacak ) rahibin evcuma damlattigi bir parka suyu icmeliymisim. Aynen yaptim. Insanlarin kulturlerini paylasmayi seviyrum. Ve burda her gecen gunde burda hissettigim meraki , arastirma ve ogrenme duygusunu, sicakligi neden Almayada hissedemiyorum , diye dusunuyorum.
Kutsanmistikta ve saat 15.00 e geliyordu. Yolumuzda uzundu. Ve artik yola koyulmaliydik. Tapinaktan ciktiktan sonra bir an farkettim ki benim yine basim tutmus. Bir su alip ilac alayim dedim. Normalde 5-10 rupee civarindaki 1 litrelik suyu teyze bana 15 rupeeye kakaladi. Alidim ama arabaya geri dondugumde Agnes’ a sordum bu kadar edermi diye. Ve hakli oldugumu teyid etti . Burda boyle diyebildi sadece. Anlayacaginiz Turist kaziklamayi marifet saymak sadece bize ozgu degilmis.
Erken kalktigimiz icin ve gun cok hareketli gectigi icin donus yolumuz sakin ve hafif uyuklama modunda gecti ama taze fistik hikayemizi de anlatmadan edemeyecegim.
Yola koyulduk Hindupur ustunden geri donus yolundayiz ama kucucuk bir koyden gecerken aman tanrim o ne 4 tane kagni arabasi cifter okuzun cektigi karsidan geliyorlar. Ama nasil yuklendiklerini tariff edemem. Herhalde 3 metrelik yuksekligi en az 2 mtlikte genisligi vardi uzerlerindeki ot yigininin. Bu 4 luye yol verdik ama bitmediki ardarda kactane geldigini ben unuttum. Ne bunlar diye sordugumda “ peanut” dedi Agnes. Megerse yerfistiginin hasat zamaniymis. Bu arabalarda tarlalardan aldiklari yeni harman edilmis taze fistiklar varmis. Muhammed cok ilgimi cektigini ve daha once bu sekilde ve bu kadar tazesini gormedigimi duyunca cami acti kagni surucusune bir seyler soyledi. Ve adam 1sn bile tereddut etmeden arkasina dondu ve bir kucak dolusu fistigi arabanin icine birakti. Ben saskinlik icindeyim. Kucak dolusu fistigi aldik. Taptaze daha topraklari bile ustunden dokulmemis. Biraz ileri gittikten sonra fitiklerin bir kismini bagaja koyduk ama elimde olanlari tek tek sefkatle ayikladim herkese dagittim. Keyifle yedik. Bizdeki gibi kocaman kocaman degildi bu fistiklar. Minnacik kucuk parmagimin tirnagi kadar minnaciktilar ama citir citir tazeik ve cok lezzetliydiler. Ama ciftci genc adamin hic tereddutsuz o fistiklari uzattigi an bir an kendimi Turkiyedeymisim gibi hissettim.
Fistik keyfinden sonra yola devam ettik. Arabanin her hoplayisi, her sallanisi besik etkisi yapti . Biz hatun kismi yavasca sizdik. Saat 17.00 civarinda bangaloreye geri geldik.
Cok yorgundum ama cok mutlu ve keyifliydim ve hic pisman degildim …
Bir sonraki hikayede gorusuz…
( Page 4 )
Tapinagi kendi cabalarimizla kesfettikten sonra geldigimizde karanlik yuzunden giremedigimiz ana salona girelimdedik. Agnes , Sindhu ve be nana salona girdik ama ben hayatimda bu kadar karanlik bir yer daha once hic gormedim. sag kosede bir rahibin yaktigi kucucuk bir yag kandili olmasa 3 adim otesini gorme sansimiz yok. O kadar karanlik oldugu icin cok fazla iceriyi inceleyemedik . Ama sansimiza Rahip genc Ingilizce biliyordu ve bulundugu yerdeki Tanri ile ilgili ufak bir bilgilendirme yaptiktan sonra bizi kutsadi. Ama ben acemi hindu kendime dusn kismini bilemedim ama o kadar nazikce izah ettiler ki sesiizce ve saygi ile yaptim soyleneni. Elindeki tepside minik bir yag kandili , bir kase su ve bir kucuk kap kirmizi ve sari boya vardi. Iki elimle atesin uzerinden ellerimi gecirip ellerimi basima surmem gerekiyormus. Ve illerimi ustuste koyup ( sag el 30drclik aci ile hafif bukulu olacak ) rahibin evcuma damlattigi bir parka suyu icmeliymisim. Aynen yaptim. Insanlarin kulturlerini paylasmayi seviyrum. Ve burda her gecen gunde burda hissettigim meraki , arastirma ve ogrenme duygusunu, sicakligi neden Almayada hissedemiyorum , diye dusunuyorum.
Kutsanmistikta ve saat 15.00 e geliyordu. Yolumuzda uzundu. Ve artik yola koyulmaliydik. Tapinaktan ciktiktan sonra bir an farkettim ki benim yine basim tutmus. Bir su alip ilac alayim dedim. Normalde 5-10 rupee civarindaki 1 litrelik suyu teyze bana 15 rupeeye kakaladi. Alidim ama arabaya geri dondugumde Agnes’ a sordum bu kadar edermi diye. Ve hakli oldugumu teyid etti . Burda boyle diyebildi sadece. Anlayacaginiz Turist kaziklamayi marifet saymak sadece bize ozgu degilmis.
Erken kalktigimiz icin ve gun cok hareketli gectigi icin donus yolumuz sakin ve hafif uyuklama modunda gecti ama taze fistik hikayemizi de anlatmadan edemeyecegim.
Yola koyulduk Hindupur ustunden geri donus yolundayiz ama kucucuk bir koyden gecerken aman tanrim o ne 4 tane kagni arabasi cifter okuzun cektigi karsidan geliyorlar. Ama nasil yuklendiklerini tariff edemem. Herhalde 3 metrelik yuksekligi en az 2 mtlikte genisligi vardi uzerlerindeki ot yigininin. Bu 4 luye yol verdik ama bitmediki ardarda kactane geldigini ben unuttum. Ne bunlar diye sordugumda “ peanut” dedi Agnes. Megerse yerfistiginin hasat zamaniymis. Bu arabalarda tarlalardan aldiklari yeni harman edilmis taze fistiklar varmis. Muhammed cok ilgimi cektigini ve daha once bu sekilde ve bu kadar tazesini gormedigimi duyunca cami acti kagni surucusune bir seyler soyledi. Ve adam 1sn bile tereddut etmeden arkasina dondu ve bir kucak dolusu fistigi arabanin icine birakti. Ben saskinlik icindeyim. Kucak dolusu fistigi aldik. Taptaze daha topraklari bile ustunden dokulmemis. Biraz ileri gittikten sonra fitiklerin bir kismini bagaja koyduk ama elimde olanlari tek tek sefkatle ayikladim herkese dagittim. Keyifle yedik. Bizdeki gibi kocaman kocaman degildi bu fistiklar. Minnacik kucuk parmagimin tirnagi kadar minnaciktilar ama citir citir tazeik ve cok lezzetliydiler. Ama ciftci genc adamin hic tereddutsuz o fistiklari uzattigi an bir an kendimi Turkiyedeymisim gibi hissettim.
Fistik keyfinden sonra yola devam ettik. Arabanin her hoplayisi, her sallanisi besik etkisi yapti . Biz hatun kismi yavasca sizdik. Saat 17.00 civarinda bangaloreye geri geldik.
Cok yorgundum ama cok mutlu ve keyifliydim ve hic pisman degildim …
Bir sonraki hikayede gorusuz…
( Page 4 )
Somandepalliden Lepakshi koyune kadar Itla komutu ile gittik ve sonunda onunde arabalarin durdugu bir nandi heykeli gorduk ve iste geldik diye indik ama bir terslik vardi. Bizim beyler takimi yoktular. Agnes telefon acti. Jayanth e biz tapinaktayiz diyor du. E bizde ordayiz diyorduk ama ne onlarin arabalari ne de gormeyi bekledigimiz tapinak vardi etrafta. Sadece kocamaan nandi duruyordu karsimizda. Muhammed yine birileri ile konusmaya calisti . Garibim zaten yolculugun tum zor kisimlarini o ustlendi. Harika bir genc. Iyi ki de sormus. Megerse Lepakshi koyunun icindeymisiz ama Tapinak icin biraz daha iceri girmemiz gerekiyormus.
Arabaya geri bindik bulundugumuz yerden 100 mt. ilerden sola donduk 300 mt ilerde tapinagin merdivenlerinin dibinde bizimkilerin arabalarini gorunce rahatladik. Arabadan indik ve beni cok kotu bir surpriz bekliyordu. Shoes off ! Hindistanda alismadigim tek gelenek. Tanrilara ait mekanlara ayakkabi ile girmek yok. Hem sokaklarin temiz olmayisi hemde saygisizlik sayildigindan . Tabii Shoes off degil pardon malum guneydeyiz Slippers off. Ben evde bile terliksiz yere basmayan Banu Alkan misali parmak ucunda basabilen bir modelim. Bu olay benim icin tam kabus. Hintliler o kadar alisik ki. Sokakta bile rahatlikla ciplak ayakla yuruyebiliyorlar. Neyse o flaya poflaya sandaletlerimi cikardim arabada biraktim. Merdivenlere adim attim ki iste o hic hazzetmedigim yerdeki tozu topragi hissetme duygusu. Iyk miyk yurudukce biraz siradanlasmaya basladi veeee Tapinagin kapisindan basimi sokup icerdeki ihtisami gormemle ayaklarimla iliskimi kesmem ve hoplayip ziplamam beredeyse bir oldu.
Telugu rehberi takip ediyorduk soylediklerini anlamasakta. Hani gorul,mesi gereken onemli yerleri bulmak konusunda kolaylik saglmak adina. Bir sutunun basinda toplanmislardi. Agnes yoldaykende bahsetmisti zaten. Havada duran sutundu bu. Evet evet sutunun zeminle baglantisi yoktu. Basindaki kalabalik dagildiktan sonra baska bir acidan egilip bakilinca ciplak gozle de gorulebiliyordu bu. Boyumdaki tulbent ile de denemesini yaptik. Takilmadan gecti tabii. Mantikli aciklamasinin ne oldugunu bilemiyorum tabii. Ama orasi deprem bolgesi olan bilr yermis soylenene gore ama yinede bu bilerek yapilmadi ise sayet zamanla tapinagin bulundugu alanda olusmus zemin degisiklikleri buna sebep olmus olabilir diye dusunduk biz.
Tapinagin girisindeki sutunlu salondan direk yurudugunuz zaman icerde bir Ganesha ( fil basli tanri ) heykeli ve rahipler vardi. Ama oyle karanlikti ki orayi sonraya birakalim dedik. Sanirim elektrikler yokmus o anda. Ama genelde de Tanrilarin bulundugu yerleri los ve sessiz birakmaya ozen gosteriyorlar.
Bu sozunu ettigim sutunun yakinindaki tavan resimlerinde ki Krishna ilusturasyonu vardi. Bunu ozel kilan sey ise hangi acidan bakarsaniz bakin size dogru baktigi hissini veriyor olmasi. Denedik mi bunu ? Ee tabii ki denedik. Hakikaten oyle reme nersinden bakarsaniz bakin sizi takip ediyormus gibi hissediyorsunuz. Havada duran sutun ve Krishna resmini gordukten sonra ben ne sicagi , ne basimdaki agriyi, ne ayaklarimin ciplak olusunu unuttum. Sanki Dunyada ben , Tapinak ve o an varmis ne oncesi varolmus ne sonrasi var olacakmis gibi bir hisle mekanin sundugu sonsuz hazzi yasamaya basladim. Ve yine kendime taktirlerimi sundum. Buraya gelmek yerine evde bas agrimla bogusmayi secmedigim icin.
Oradan saga dondugumuzde Tanrilarin bulunudugu ana binenin kocaman bir kava ile sirt sirta durdugunu gorduk. Ama kayayi siye soyle tariff edeyim en az 5 mt yuksekliginde ve 8-9 genisliginde bir yekpare kaya parcasi. Ilerledikce karsimiza bir yilan heykeli cikti. Anlatilan hikayenin ne kadar gercek oldugu bilmiyorum ama soylenene gore bu heykel kendisini tapinakta 1 saat kadar yanliz birakan babasini bekleyen bir cocuk tarafindan o 1 saatin icinde yapilmis/. Ama dedigim gibi hikayeyi teyit ettiremedim hicbir kaynaktan o nedenle cok gercekci gelmedi ama burasi efsaneler ve mitler ulkesi . Belki de gercektir.
Keske Telugu bilen birleri olsaydi aramizda rehber uzun uzun neler anlatti cok mrak ettik ama ne fayda.. Itla Itla dedik bizde kendimize . Yilan heykelinin orada rehber yine bir seyler anlatiyordu ki biz Prankush ile yavas yavas gruptan koptuk. Prankush orda bir yere bakiyordu . nereye bakiyor diye hizla ona yaklasirken ayaklarimin altinda cok ciddi bir aci hissettim. Onume bakmadan yuyyordum. Oyle buyulenmistim ki. Kucuk cakil taslari dikine bir sekilde yerlestirilerek bir zemin elde edilmis. Ben de onume bakmadan yuruyunce tum hizimla sert bir sekilde ciplak ayaklarimla o taslarin ustune atlamis oldum. Oyle canima yandi ki. Bu Slippers off gelenegine 2dk icinde yine saydirdim. Ama elden ne gelir acimi gormezden gelmeye calisarak basimi kaldirdim ki muhtesem bir ganesha kapartmasiyla karsi karsiyaydim. Yine acim izdirabim ucup gitti saniye bile surmedi. Tarihin ben uzerimde boyle bir etkisi var. okurken olsun , izlerken yada boyle icinde gezerken beni bu Dunyadan kopariyor. Baska insanlarin yasadiklari, dokunduklari yarattiklari yerlerde bulunmak beni buyuluyor. Ganesha’ ya saygilarimizi sunduktan sonra prankush ile tapinagin daha sessiz ve serin yerlerine dogru yavas yavas ilerledik. O aliskin tabi ciplak ayak yurumeye ucuyir. Ben de az onceki tecrubeden sonra daha dikkatli bir sekilde izliyordum onu . tabii arayi acti adam. O arada Agnes ve Sindhu beni yakaladi. Etrafa hayran kayran bakarken bu seferde bir Hanuman ( maymun Tanri ) kabartmasini bulduk. Tapinagin tum cevresi bizdeki buyuk camii kulliyelerindeki gibi ana salondakine benzer ama nispeten daha kucuk sutunlerin cevreledigi bir sundurma ile cevriliydi. Hanuman’ in bulundugu cok yuksek olmayan blok bir tas kaidenin uzerinde duruyordu . Ilginc bir sekilde tek basina bizim mezar taslarimiza benzer bir tasa islenmis sekilde kaidenin ustunde tek basina duruyordu. Kaidenin uzeri ise tipik suslemelerle kaplanmis bir kubbeye sahipti
( page 3 )
Arabaya geri bindik bulundugumuz yerden 100 mt. ilerden sola donduk 300 mt ilerde tapinagin merdivenlerinin dibinde bizimkilerin arabalarini gorunce rahatladik. Arabadan indik ve beni cok kotu bir surpriz bekliyordu. Shoes off ! Hindistanda alismadigim tek gelenek. Tanrilara ait mekanlara ayakkabi ile girmek yok. Hem sokaklarin temiz olmayisi hemde saygisizlik sayildigindan . Tabii Shoes off degil pardon malum guneydeyiz Slippers off. Ben evde bile terliksiz yere basmayan Banu Alkan misali parmak ucunda basabilen bir modelim. Bu olay benim icin tam kabus. Hintliler o kadar alisik ki. Sokakta bile rahatlikla ciplak ayakla yuruyebiliyorlar. Neyse o flaya poflaya sandaletlerimi cikardim arabada biraktim. Merdivenlere adim attim ki iste o hic hazzetmedigim yerdeki tozu topragi hissetme duygusu. Iyk miyk yurudukce biraz siradanlasmaya basladi veeee Tapinagin kapisindan basimi sokup icerdeki ihtisami gormemle ayaklarimla iliskimi kesmem ve hoplayip ziplamam beredeyse bir oldu.
Telugu rehberi takip ediyorduk soylediklerini anlamasakta. Hani gorul,mesi gereken onemli yerleri bulmak konusunda kolaylik saglmak adina. Bir sutunun basinda toplanmislardi. Agnes yoldaykende bahsetmisti zaten. Havada duran sutundu bu. Evet evet sutunun zeminle baglantisi yoktu. Basindaki kalabalik dagildiktan sonra baska bir acidan egilip bakilinca ciplak gozle de gorulebiliyordu bu. Boyumdaki tulbent ile de denemesini yaptik. Takilmadan gecti tabii. Mantikli aciklamasinin ne oldugunu bilemiyorum tabii. Ama orasi deprem bolgesi olan bilr yermis soylenene gore ama yinede bu bilerek yapilmadi ise sayet zamanla tapinagin bulundugu alanda olusmus zemin degisiklikleri buna sebep olmus olabilir diye dusunduk biz.
Tapinagin girisindeki sutunlu salondan direk yurudugunuz zaman icerde bir Ganesha ( fil basli tanri ) heykeli ve rahipler vardi. Ama oyle karanlikti ki orayi sonraya birakalim dedik. Sanirim elektrikler yokmus o anda. Ama genelde de Tanrilarin bulundugu yerleri los ve sessiz birakmaya ozen gosteriyorlar.
Bu sozunu ettigim sutunun yakinindaki tavan resimlerinde ki Krishna ilusturasyonu vardi. Bunu ozel kilan sey ise hangi acidan bakarsaniz bakin size dogru baktigi hissini veriyor olmasi. Denedik mi bunu ? Ee tabii ki denedik. Hakikaten oyle reme nersinden bakarsaniz bakin sizi takip ediyormus gibi hissediyorsunuz. Havada duran sutun ve Krishna resmini gordukten sonra ben ne sicagi , ne basimdaki agriyi, ne ayaklarimin ciplak olusunu unuttum. Sanki Dunyada ben , Tapinak ve o an varmis ne oncesi varolmus ne sonrasi var olacakmis gibi bir hisle mekanin sundugu sonsuz hazzi yasamaya basladim. Ve yine kendime taktirlerimi sundum. Buraya gelmek yerine evde bas agrimla bogusmayi secmedigim icin.
Oradan saga dondugumuzde Tanrilarin bulunudugu ana binenin kocaman bir kava ile sirt sirta durdugunu gorduk. Ama kayayi siye soyle tariff edeyim en az 5 mt yuksekliginde ve 8-9 genisliginde bir yekpare kaya parcasi. Ilerledikce karsimiza bir yilan heykeli cikti. Anlatilan hikayenin ne kadar gercek oldugu bilmiyorum ama soylenene gore bu heykel kendisini tapinakta 1 saat kadar yanliz birakan babasini bekleyen bir cocuk tarafindan o 1 saatin icinde yapilmis/. Ama dedigim gibi hikayeyi teyit ettiremedim hicbir kaynaktan o nedenle cok gercekci gelmedi ama burasi efsaneler ve mitler ulkesi . Belki de gercektir.
Keske Telugu bilen birleri olsaydi aramizda rehber uzun uzun neler anlatti cok mrak ettik ama ne fayda.. Itla Itla dedik bizde kendimize . Yilan heykelinin orada rehber yine bir seyler anlatiyordu ki biz Prankush ile yavas yavas gruptan koptuk. Prankush orda bir yere bakiyordu . nereye bakiyor diye hizla ona yaklasirken ayaklarimin altinda cok ciddi bir aci hissettim. Onume bakmadan yuyyordum. Oyle buyulenmistim ki. Kucuk cakil taslari dikine bir sekilde yerlestirilerek bir zemin elde edilmis. Ben de onume bakmadan yuruyunce tum hizimla sert bir sekilde ciplak ayaklarimla o taslarin ustune atlamis oldum. Oyle canima yandi ki. Bu Slippers off gelenegine 2dk icinde yine saydirdim. Ama elden ne gelir acimi gormezden gelmeye calisarak basimi kaldirdim ki muhtesem bir ganesha kapartmasiyla karsi karsiyaydim. Yine acim izdirabim ucup gitti saniye bile surmedi. Tarihin ben uzerimde boyle bir etkisi var. okurken olsun , izlerken yada boyle icinde gezerken beni bu Dunyadan kopariyor. Baska insanlarin yasadiklari, dokunduklari yarattiklari yerlerde bulunmak beni buyuluyor. Ganesha’ ya saygilarimizi sunduktan sonra prankush ile tapinagin daha sessiz ve serin yerlerine dogru yavas yavas ilerledik. O aliskin tabi ciplak ayak yurumeye ucuyir. Ben de az onceki tecrubeden sonra daha dikkatli bir sekilde izliyordum onu . tabii arayi acti adam. O arada Agnes ve Sindhu beni yakaladi. Etrafa hayran kayran bakarken bu seferde bir Hanuman ( maymun Tanri ) kabartmasini bulduk. Tapinagin tum cevresi bizdeki buyuk camii kulliyelerindeki gibi ana salondakine benzer ama nispeten daha kucuk sutunlerin cevreledigi bir sundurma ile cevriliydi. Hanuman’ in bulundugu cok yuksek olmayan blok bir tas kaidenin uzerinde duruyordu . Ilginc bir sekilde tek basina bizim mezar taslarimiza benzer bir tasa islenmis sekilde kaidenin ustunde tek basina duruyordu. Kaidenin uzeri ise tipik suslemelerle kaplanmis bir kubbeye sahipti
( page 3 )
Bu kadar Tarih dersinden sonra kendi hikayeme kaldigim yerden devam edeyim.
Agnes nezaketen fikrimi sordu gelmek istermisin diye. Istemem mi yahu bayila bayila isterim. Fakat o da ne grubumuzun erkekleri cok centilmen olsalarda basti gittiler. Yakalayamadik. Muhammed’ e ve navigasyon gucune guveniyoruz. Andradayiz ve kucuk bir sehrin civarindayiz. Ingilizce bilen birilerini bulmak kolay olmayacaktir. Ben ne kadar yabanciysam yanimdakilerde o kadar yabanci orada. Karnatakada ana dil Kannada. Oysaki Andra Pradeshte ana dil Telugu. Iste bu yuzden diyorum ben ne kadar yabanciysam yanimdakiler de en az benim kadar yabancilar diye.
Her ne kadar ben yanlarindayken olabildigince Ingilizce konusalalrda zaman zaman sikilip kendi dillerini konusmaa basliyorlar. Oyle zamanlarda uzayli gibi etrafima bakiyorum ama olsun yinede halimden memnunum. Hani Migren demistim ya teshisimde yanimlmamaisim hava degisikli gercekten iyi geldi. Sicak havada biraz zorlansam da kesinlikle evdeki kadar perisan degildim. Tebdil- I mekandaki ferahligin fiili ornegiydim o anda. Konuyu dagitmamyayim ben yine. Sanrim cikmadan Muhammed’ e kabaca yonu tariff ettiler. Zira ciktigimiz yonde sorun olmadi ama sorun ana yoldan ciktiktan sonra saptigimiz ara koy yollarinda yasandi.
Aslinda sorun bile denemez. Sik sik adres sorduk . Ama nasil ? Muhammed cami aciyor . lepakshi temple diyor . Adamlarin tek soyledikleri kelime “ Itla” . Tek duydugumuz cevap Itla ! Muhammed bir kac kelime bile olsa Telugu anliyormus. “ Itla” “Straight Ahead” gibi bir anlam iceriyormus. Kannada cok kelime bilmiyorum ama artik tek kelime de olsa Telugu ogrenmistim : Itla … Kizlarla ve Muhammedler artik kiriliyoruz gulmekten her Itla kelimesini duydugumuzda.
Ana yoldan ciktiktan sonra gectigimiz kasabalarin isimleri soyle: Hindupur , Somandepalli , Penukonda , Bagepalli, Chilamandur , Gadrapalli ve Lepakshi. Gunlerden Cumartesi oldugundan gectigimiz her yerde insanlar sokaklarda. Alisveris gezmek filan filan derken herkes sokakta. Plakamis Karnatakaya ait kabak gibi belliyiz yabanciyiz. Oyle kucuk yerler ki cok aliskin degiller oralarad yabanci gormeye. Oyle bakislar var ki uzerimizde gormenizi dilerdim. Hele ki Somandepalli de yol kesildi 15-20sn durmak zorunda kaldik. Basimi sola cevirdigimde bir taze Hindistan cevizi saticisi ile goz gore geldik. 20li yaslarinda bir delikanli. Resmen sesini duyar gibi oldum. “ Huh bu nee ?” dergibi bir bakis ile karsilastim. Daha once soylemismiydim bilmiyorum ama soylediysem bile yineliycem. Alistim artik burda film yildizi gibi bakislar altinda yasamaya zaten. Delikanlinin bakislarina cok sasirmadim aliyle. Buldugun tek care basimi cevirmek ve gormemeye calismak oluyor bu gibi durumlarda. O anda da ayni seyi yaptim basimi cevirdim ve bir an once yolun acilmasini dilemeye basladim.
Yola ciktiigimizda hava karanlikti ve gece sogugu oldugu icin yanimda getirdiigim tek uzun kollu beyaz T-shirt’ umu giymistim. Ama gunes dogduktan sonra onun kalin gelecegini bilecek kadar tecrubeliydim artik burda. Yanima 2 tane sey aldim ince bir Kurti ( ama uzun kolluydu ) ve benim askili tshirtlerimden birini . Eger cok mutaassip bir yere gidiyorsak diye kurtayi aldim. Cok sicak olursa diye de oburunu. Oyle askili filan dediysem de Hint standartlari icin bile abes olmayan usturuplu bir tshirttu. Ve hakli oldugum oglen gunesi tepeye ciktiginda anlamis oldum. Kurta uzun kollu oldugundan onu da giymek istemedim ne kadar ince bile olsa. Tshirtumu degismistim yola cikmadan once. Somandepalli den gecerken kendimi taktir ettim . Su nedenle bu taktir kendimce normal bile olsa buralarda Kabul gormeyecek birseyler giymemeyi sectigim icin. Simdi kizlar Kurta Kurta diyor bu kadinda bu Kurta ne olaki diye soruyordur eminim !
Burda kadinlar olabildigince Saree giymeyi yegliyorlar. Hani su filmlerde gordugunuz giysiler varya iste o. Cok sevdigim bir arkadasimin taktigi isimle : Hintli Kiz kiyafeti .
Ama bazen saree giymek istemeyen daha gencler veya giyilemeyecek zaman ve mekanlar olabiliyor. Boyle zamanlarda jean ustune giyilebilecek genelde uzun kollu , bol , kalca boyunda yada diz kapagi boyunda , yandan yirtmacli , genelde keten yada pamuklu yerel Tshirt diye tanimlayabilirim Kurtayi. Gercekten oldukca rahat bir giysi. Genclerin cok tercih ettikleri bir giysi turu.
( Page 2 )
Agnes nezaketen fikrimi sordu gelmek istermisin diye. Istemem mi yahu bayila bayila isterim. Fakat o da ne grubumuzun erkekleri cok centilmen olsalarda basti gittiler. Yakalayamadik. Muhammed’ e ve navigasyon gucune guveniyoruz. Andradayiz ve kucuk bir sehrin civarindayiz. Ingilizce bilen birilerini bulmak kolay olmayacaktir. Ben ne kadar yabanciysam yanimdakilerde o kadar yabanci orada. Karnatakada ana dil Kannada. Oysaki Andra Pradeshte ana dil Telugu. Iste bu yuzden diyorum ben ne kadar yabanciysam yanimdakiler de en az benim kadar yabancilar diye.
Her ne kadar ben yanlarindayken olabildigince Ingilizce konusalalrda zaman zaman sikilip kendi dillerini konusmaa basliyorlar. Oyle zamanlarda uzayli gibi etrafima bakiyorum ama olsun yinede halimden memnunum. Hani Migren demistim ya teshisimde yanimlmamaisim hava degisikli gercekten iyi geldi. Sicak havada biraz zorlansam da kesinlikle evdeki kadar perisan degildim. Tebdil- I mekandaki ferahligin fiili ornegiydim o anda. Konuyu dagitmamyayim ben yine. Sanrim cikmadan Muhammed’ e kabaca yonu tariff ettiler. Zira ciktigimiz yonde sorun olmadi ama sorun ana yoldan ciktiktan sonra saptigimiz ara koy yollarinda yasandi.
Aslinda sorun bile denemez. Sik sik adres sorduk . Ama nasil ? Muhammed cami aciyor . lepakshi temple diyor . Adamlarin tek soyledikleri kelime “ Itla” . Tek duydugumuz cevap Itla ! Muhammed bir kac kelime bile olsa Telugu anliyormus. “ Itla” “Straight Ahead” gibi bir anlam iceriyormus. Kannada cok kelime bilmiyorum ama artik tek kelime de olsa Telugu ogrenmistim : Itla … Kizlarla ve Muhammedler artik kiriliyoruz gulmekten her Itla kelimesini duydugumuzda.
Ana yoldan ciktiktan sonra gectigimiz kasabalarin isimleri soyle: Hindupur , Somandepalli , Penukonda , Bagepalli, Chilamandur , Gadrapalli ve Lepakshi. Gunlerden Cumartesi oldugundan gectigimiz her yerde insanlar sokaklarda. Alisveris gezmek filan filan derken herkes sokakta. Plakamis Karnatakaya ait kabak gibi belliyiz yabanciyiz. Oyle kucuk yerler ki cok aliskin degiller oralarad yabanci gormeye. Oyle bakislar var ki uzerimizde gormenizi dilerdim. Hele ki Somandepalli de yol kesildi 15-20sn durmak zorunda kaldik. Basimi sola cevirdigimde bir taze Hindistan cevizi saticisi ile goz gore geldik. 20li yaslarinda bir delikanli. Resmen sesini duyar gibi oldum. “ Huh bu nee ?” dergibi bir bakis ile karsilastim. Daha once soylemismiydim bilmiyorum ama soylediysem bile yineliycem. Alistim artik burda film yildizi gibi bakislar altinda yasamaya zaten. Delikanlinin bakislarina cok sasirmadim aliyle. Buldugun tek care basimi cevirmek ve gormemeye calismak oluyor bu gibi durumlarda. O anda da ayni seyi yaptim basimi cevirdim ve bir an once yolun acilmasini dilemeye basladim.
Yola ciktiigimizda hava karanlikti ve gece sogugu oldugu icin yanimda getirdiigim tek uzun kollu beyaz T-shirt’ umu giymistim. Ama gunes dogduktan sonra onun kalin gelecegini bilecek kadar tecrubeliydim artik burda. Yanima 2 tane sey aldim ince bir Kurti ( ama uzun kolluydu ) ve benim askili tshirtlerimden birini . Eger cok mutaassip bir yere gidiyorsak diye kurtayi aldim. Cok sicak olursa diye de oburunu. Oyle askili filan dediysem de Hint standartlari icin bile abes olmayan usturuplu bir tshirttu. Ve hakli oldugum oglen gunesi tepeye ciktiginda anlamis oldum. Kurta uzun kollu oldugundan onu da giymek istemedim ne kadar ince bile olsa. Tshirtumu degismistim yola cikmadan once. Somandepalli den gecerken kendimi taktir ettim . Su nedenle bu taktir kendimce normal bile olsa buralarda Kabul gormeyecek birseyler giymemeyi sectigim icin. Simdi kizlar Kurta Kurta diyor bu kadinda bu Kurta ne olaki diye soruyordur eminim !
Burda kadinlar olabildigince Saree giymeyi yegliyorlar. Hani su filmlerde gordugunuz giysiler varya iste o. Cok sevdigim bir arkadasimin taktigi isimle : Hintli Kiz kiyafeti .
Ama bazen saree giymek istemeyen daha gencler veya giyilemeyecek zaman ve mekanlar olabiliyor. Boyle zamanlarda jean ustune giyilebilecek genelde uzun kollu , bol , kalca boyunda yada diz kapagi boyunda , yandan yirtmacli , genelde keten yada pamuklu yerel Tshirt diye tanimlayabilirim Kurtayi. Gercekten oldukca rahat bir giysi. Genclerin cok tercih ettikleri bir giysi turu.
( Page 2 )
Lepakshi temple
Dugunden sonra bir yerlere gidelim demistik ya hani. Satishten fikir alindi hani civarda nereyi gorelim konusu ile ilgili Lepakshi Temple ‘ i onerdi.
Hindistanda oyle bir Tarih ve Kultur mirasi var ki ogrenmekle ve gezmek – gormekle bitecek gibi degil. Ama Tarihi eserlere yaklasimlari bizimkilerden cok farksiz degil. Minimum ozen ve minimum bakim var. Acikcasi Tapinagin 16yy.dan kalma bir Hindu Tapinagi oldugunun disinda cok fazla detay ogrenemedim. Icerde rehberler vardi ama adamlar sadece Telugu konustuklari icin cok isimize yaramadilar. Ama icerdeki mimari ve tas isciligi o kadar buyuleyiciydi ki sadece tas oymalari, tavan resimlerini ve heykelleri izlemek bile sizi dis Dunyadan koparmak icin yeterliydi.
Sonradan eve dondukten sonra tapinak hakkinda ogrendiklerimi paylasayim oncelikle.
Tapinak lepakshi koyunde adindanda anlasilacagi gibi. Lepakshi Andra Pradesh eyaletinin buyuk sehirlerinden Anantapur sehrine yaklasik 114 km mesafede Hindipur sehrinin dogusunda kucuk bir koy. Koyun en onemli parcasi bu onemli ve degerli tapinak. Bu tapinak Vijayanagar mimarinin en onemli orneklerinden biridir. Vijayanagar imparatorlugu 13 yy da Hindistanin orta guney kisimlarinda hukum surmus , kuzeyden gelen musluman istilasina en direncle karsi gelemis kralliklardan biridir. 1614 e kadar kuvvetle direnebildigi musliman istilasina daha fazla karsi duramadigi icin yok olmustur. Tapinak 16yy dan kalma bir hindu tapinagidir ve 3 tanriya adanmistir: Lord Shiva , Lord Vishnu & Lord Viraphadra ( Lord Viraphadra Lord Shiva’ nin en gazap dolu formlarindan biridir )
Tapinakli ilgili su hikaye anlatilir. Lord Rama Sitayi ararken tapinagin oldugu yere dusmus olan Jayatu isimli kus ile karsilasir. Kusa kalkmasini emretti. Kalk = Le pakshi .
Tapinak yekpare Naglinga yapisi olarak Hindistanin en buyuk tapinagi olarak geciyor literaturde. Duvar kabartmalarinda ve tavan suslemelerinde danscilar, calgicilar, ilahi muzisyenler bulunuyor. Ana salonda kusursuz bir Ganesha ( fil basli tanri ) heykeli bulunuyor. Duvar kabartmalarinda davul calan Lord Brahma ve dans eden su perisi Rambha , gaglarinda losus cicekleri tasiyan kazlar gorulmektedir. Orta salonda Muaazam bir Viraphadra resmi bulunmaktadir( karanliktan goremedik ) ve sayisiz efsanelerin resim ve keykelleri ve kabartmalari ile suslu bir tapinaktir. Hindistana gelindiginde mutlaka gorulmesi gereken degerde bir kultur mirasidir.
( Page 1)
Tuesday, November 25, 2008
Andra Pradesh trip...
Arabayi park ettikten sonar garibim Muhammed ‘ I uyumaya yolladik. Nikah toreni 1.5 saate yakin surecegi icin o surede onu uyuttuk ki biz yolda uyuyabiliyorduk ama o araba kullaniyordu. Biz yerimizi aldik toreni izlemeye basladik. Ben toreni ahali beni izliyordu .
Toreni bir Rahip yonetiyor. Toren dedigim gibi sahnemsi suslu pulu isil isil bir yukseltide yapiliyor. Bu sahnede Gelin ve Damat disinda ikisinde ebeveynleri ve onleri kutsamak isteyen aile buyukleri ve gelinlik caginda gelinin arkadaslari ve merakli kiz cocuklari da var. hayran hayran geline bakip daha o yasta eminim ki hayaller kuruyordurlar. Burda gelinler bizde oldugu gibi beyaz degil Kirmizi giyiyorlar. Kirmizi ihtisamli sareeler giyiyorlar. Ama bu gelin o sizin filmlerde gordukleriniz kadar ihtisamli degildi daha sade giyinmisti. Boynunda cicekler vardi. Ama ne kadar sade olsada gelin oldugu herhalinden belliydi. Utangac gozlerle etrafina bakiyordu . Arasira benimle gozgoze gelmemeye calisarak beni gozluyordu. Zaten artik kaniksadim film yildizlari gibi herkesin gozunun ustumde olmasina . Rahip 1.5 saat boyunca birseyler soyledi, dua etti , birseyler yapti , onlara birseyler yaptirdi. Bunlari detayli bilemiyorum cunku olay dini oldugu icin cok fazla sorularla olaya dahil olmaktan cekindim. Sindhu da Agnes dag it sorun olmaz dedilerse de ben bir kac fotograf cekip usulca yerime oturdum. Bilmeden bir yanlis yapmaktan cekindim.
Bir keresinde el arabasinda cicek satan bir kadinin yanindan geciyordum. Domates almak icin pazara ugramistik. Arabanin aynindan gecerken cicekler oyle dayanilmaz kokmustu ki egilip koklamktan kendimi alamadim. O zaman ki soforumuz Manjunatha beni hemen uyarmisti. Onlarin tanrilar icin oldugunu koklamamam gerektigini soylemisti. Cok utanmistim ama nerden bile bilirdim ki. Orda dab u sekilde blmeden de olsa bir hata yapmaktan cekindim.
Cok fazla orada neler oldugunu anlamadan izlemek biraz sikici olmadi dersem yalan olur. 1.5 saatin sonunda Rahip genc cifti ciceklerden yapilmis bir cicek ipi ile birbirlerine bagladi. Bu gercekten adi gibi ciftin artik olunceye kadar birbirlerine bagli olduklarini anlamina gelen bir islemmis. Bu Bagla(n)ma isleminden sonar sahneye yakin olan herkes bir avuc pirinci sahneye atarak cifti kutsadilar. Bir ilave bilgi daha Hintlilerde en az Cinli ve japonlar kadar pirinc tuketiyorlar. Bu pirinc firlatma isinden sonar ebeveynlerin yakini olan yaslilar ve aile buyukleri ozel olarak saheneye giderek cifti ozel olarak kutsadilar.
Bu kutsama kismi cabuk bitecek gibi gorunmuyordu. Biz is yeri ekibi olarak yava yavas uzaklasmaya basladik. Cunku karinlarimiz acikmaya baslamisti. Saat ogleni bulmaya baslamisti ve dugun cadirinin ardindaki yemek cadirinda servis basliyordu ve ac karinlarimiz baski yapmaya baslamisti bile…
Aman Allahim biz daha yurumeye yeni baslamisken yemek cadirinin oradaki toplanmis kalabaligi gormenizi isterdim. Bu hintlilerde bizim gibi belese pek merakli. Bir de yemek yemek icin Masaya ve oturmaya ihtiyaclari olmayisi da hala alisamadigim baska bir aliskanliklari. Keraladan donerken oglen yemegi icin girdigimiz otelin restaurant kismina girdigimizde masa ve sandalye olmadigini gordugumuzde Ugurla benim yuzumuzdeki saskinligi gormenizi isterdim. Eminim cok gulerdiniz. Biz de kendimize masa yapicak bir cam kenari bulmustuk. Ama bu kez tecrubeliyim tabii ki saskinlik yok. Ama baska bir sorun var: elle yemek. Ben deniz 5 yasimdan beri catal kasiksiz yemek yiyemeyen modellerdenim. Nasil basariyorlar o yemekleri elle yemeyi bilmiyorum . Ne catal ne bicak ne kasik bildiginiz 5 parmak usulu… Ben yabanci, Agnes sakat ( bilegi badajliydi bas parmagini kirmis bowling oynarken ) bize kasik lazim … Zaten Catal, bicaklik bir yemek yok. Kasik yeteri yani. Satish sagolsun hemen bir kactane plastic kasik buldu getirdi. Menumuz : Veg- Non Veg bir cesit yemek , Pilav ( Duz yada sebzeli baharatli ) , Salata ( Ama limon – Zyagi yerine yogurtlu . Malum sut bol olunca saciyorlar ) ve tatli ( helva yada adini bilmedigim serbetli bir tatli) idi. Oyle acikmisim baharatina aldirmadan ne var ne yok yedim. Her turlu Baharat eziyetine ragmen hint yemeklerini seviyorum , tatlilari haric…
Yemekten sonar tabaklarimizi yikamamiz gerekiyordu . Ben yabanci Agnes sakat oldugu icin bizim tabaklarimizi hemen aldilar elimizden sagolsunlar. Herkes tabaklarini aldigi gibi birakiyordu. Tabak dedigimde 20cm. capinda metal bir tepsi dusunun onun gibi bir sey.
Biraz sohbet muhabetten sonra – Su Prankush komik cocuk. Bayiliyorum Sindhu ile ugrasmasina – Cifti kutlamaya gitmek icin ufak ufak hareketlendik . Cifti kutlayacak, hediyelerimizi ve tebrik mesajlarinin yazildigi kartlari verecektik. Sira beklerken ( kuyruk vardi ) Sindhu hediye kutusunu elime verdi ve siki siki tembihledi mutlaka geline vermem icin, sakin damada verme dedi. Nedenini anlamadim Bende cekinerek Damatla tokalasip hemen oteki tarafa sicradim neme lazim degil mi ama . Burasi Hindistan.
Sarki Soylemeye , Dans etmeye ne kadar bayiliyorlarsa fotograf cektirmeye de o kadar bayiliyorlar.. Herke kuyrukta fotograf cektirmek icin. En az 3 Fotografci ve 2 kameraman ( spotlardan gore bildigim kadari ile ) cekim yapiyorlardi. Ben zaten herkesin bana bakmasindan bunaliyorum normelde. Simdi birde bu kadar cok spot isigi ve buraya bak iyen adam karsimda. Hepten icim daraldi. Su an burda buhar olsam ucsam hissine kapildim. Sindhu da tutturmaz mi sadece ikimizi ceksinler diye. Grup olarak cektirdik be kizim bu neyin israri anlamadim ama yine de kirmadim tabii. Ama ne mumkun araya girmek. Satish cok ugrasti ama basaramadi . Ve ben bayrak kaldirdim gidelim yeter diye.
Yanliz sunu soylemeliyim ki Dunyanin neresi olursa olsun dugunlerin bayramlarin en cok eglenen kisileri cocuklar oluyor. Kizli erkekli hepsi kendilerince giyinip suslenmisler ama ne susulenmek . Ellerinde abur cubur bir suru yiyecek , merakli gozlerle etrafa bakiyorlar. Tabii ben geldikten sonra gozlerini kirpmadan bana bakiyorlar. Bir kacinin fotografini cekmek istedim. Fakat utanarak anne babalarinin pacalarina saklanmaya calistiysalarda bazilarini yakaladim. Cocuk her yerde cocuk ve essiz.
Dugun fasli bittikten ve tebriklerimizi sunduktan sonra artik gitme vakti gelmisti. Ama hemen hemen gruptaki herkes Andraya ilkkez geliyordu . ve saatte daha cok erkendi geri donmek icin . 3-5 bir yerleri gorelim biraz turistlik yapalim dedik ve rotayi Lepakshi temple ‘ a cevirdik Ama o baska bir hikayede…
( Page 4 )
Toreni bir Rahip yonetiyor. Toren dedigim gibi sahnemsi suslu pulu isil isil bir yukseltide yapiliyor. Bu sahnede Gelin ve Damat disinda ikisinde ebeveynleri ve onleri kutsamak isteyen aile buyukleri ve gelinlik caginda gelinin arkadaslari ve merakli kiz cocuklari da var. hayran hayran geline bakip daha o yasta eminim ki hayaller kuruyordurlar. Burda gelinler bizde oldugu gibi beyaz degil Kirmizi giyiyorlar. Kirmizi ihtisamli sareeler giyiyorlar. Ama bu gelin o sizin filmlerde gordukleriniz kadar ihtisamli degildi daha sade giyinmisti. Boynunda cicekler vardi. Ama ne kadar sade olsada gelin oldugu herhalinden belliydi. Utangac gozlerle etrafina bakiyordu . Arasira benimle gozgoze gelmemeye calisarak beni gozluyordu. Zaten artik kaniksadim film yildizlari gibi herkesin gozunun ustumde olmasina . Rahip 1.5 saat boyunca birseyler soyledi, dua etti , birseyler yapti , onlara birseyler yaptirdi. Bunlari detayli bilemiyorum cunku olay dini oldugu icin cok fazla sorularla olaya dahil olmaktan cekindim. Sindhu da Agnes dag it sorun olmaz dedilerse de ben bir kac fotograf cekip usulca yerime oturdum. Bilmeden bir yanlis yapmaktan cekindim.
Bir keresinde el arabasinda cicek satan bir kadinin yanindan geciyordum. Domates almak icin pazara ugramistik. Arabanin aynindan gecerken cicekler oyle dayanilmaz kokmustu ki egilip koklamktan kendimi alamadim. O zaman ki soforumuz Manjunatha beni hemen uyarmisti. Onlarin tanrilar icin oldugunu koklamamam gerektigini soylemisti. Cok utanmistim ama nerden bile bilirdim ki. Orda dab u sekilde blmeden de olsa bir hata yapmaktan cekindim.
Cok fazla orada neler oldugunu anlamadan izlemek biraz sikici olmadi dersem yalan olur. 1.5 saatin sonunda Rahip genc cifti ciceklerden yapilmis bir cicek ipi ile birbirlerine bagladi. Bu gercekten adi gibi ciftin artik olunceye kadar birbirlerine bagli olduklarini anlamina gelen bir islemmis. Bu Bagla(n)ma isleminden sonar sahneye yakin olan herkes bir avuc pirinci sahneye atarak cifti kutsadilar. Bir ilave bilgi daha Hintlilerde en az Cinli ve japonlar kadar pirinc tuketiyorlar. Bu pirinc firlatma isinden sonar ebeveynlerin yakini olan yaslilar ve aile buyukleri ozel olarak saheneye giderek cifti ozel olarak kutsadilar.
Bu kutsama kismi cabuk bitecek gibi gorunmuyordu. Biz is yeri ekibi olarak yava yavas uzaklasmaya basladik. Cunku karinlarimiz acikmaya baslamisti. Saat ogleni bulmaya baslamisti ve dugun cadirinin ardindaki yemek cadirinda servis basliyordu ve ac karinlarimiz baski yapmaya baslamisti bile…
Aman Allahim biz daha yurumeye yeni baslamisken yemek cadirinin oradaki toplanmis kalabaligi gormenizi isterdim. Bu hintlilerde bizim gibi belese pek merakli. Bir de yemek yemek icin Masaya ve oturmaya ihtiyaclari olmayisi da hala alisamadigim baska bir aliskanliklari. Keraladan donerken oglen yemegi icin girdigimiz otelin restaurant kismina girdigimizde masa ve sandalye olmadigini gordugumuzde Ugurla benim yuzumuzdeki saskinligi gormenizi isterdim. Eminim cok gulerdiniz. Biz de kendimize masa yapicak bir cam kenari bulmustuk. Ama bu kez tecrubeliyim tabii ki saskinlik yok. Ama baska bir sorun var: elle yemek. Ben deniz 5 yasimdan beri catal kasiksiz yemek yiyemeyen modellerdenim. Nasil basariyorlar o yemekleri elle yemeyi bilmiyorum . Ne catal ne bicak ne kasik bildiginiz 5 parmak usulu… Ben yabanci, Agnes sakat ( bilegi badajliydi bas parmagini kirmis bowling oynarken ) bize kasik lazim … Zaten Catal, bicaklik bir yemek yok. Kasik yeteri yani. Satish sagolsun hemen bir kactane plastic kasik buldu getirdi. Menumuz : Veg- Non Veg bir cesit yemek , Pilav ( Duz yada sebzeli baharatli ) , Salata ( Ama limon – Zyagi yerine yogurtlu . Malum sut bol olunca saciyorlar ) ve tatli ( helva yada adini bilmedigim serbetli bir tatli) idi. Oyle acikmisim baharatina aldirmadan ne var ne yok yedim. Her turlu Baharat eziyetine ragmen hint yemeklerini seviyorum , tatlilari haric…
Yemekten sonar tabaklarimizi yikamamiz gerekiyordu . Ben yabanci Agnes sakat oldugu icin bizim tabaklarimizi hemen aldilar elimizden sagolsunlar. Herkes tabaklarini aldigi gibi birakiyordu. Tabak dedigimde 20cm. capinda metal bir tepsi dusunun onun gibi bir sey.
Biraz sohbet muhabetten sonra – Su Prankush komik cocuk. Bayiliyorum Sindhu ile ugrasmasina – Cifti kutlamaya gitmek icin ufak ufak hareketlendik . Cifti kutlayacak, hediyelerimizi ve tebrik mesajlarinin yazildigi kartlari verecektik. Sira beklerken ( kuyruk vardi ) Sindhu hediye kutusunu elime verdi ve siki siki tembihledi mutlaka geline vermem icin, sakin damada verme dedi. Nedenini anlamadim Bende cekinerek Damatla tokalasip hemen oteki tarafa sicradim neme lazim degil mi ama . Burasi Hindistan.
Sarki Soylemeye , Dans etmeye ne kadar bayiliyorlarsa fotograf cektirmeye de o kadar bayiliyorlar.. Herke kuyrukta fotograf cektirmek icin. En az 3 Fotografci ve 2 kameraman ( spotlardan gore bildigim kadari ile ) cekim yapiyorlardi. Ben zaten herkesin bana bakmasindan bunaliyorum normelde. Simdi birde bu kadar cok spot isigi ve buraya bak iyen adam karsimda. Hepten icim daraldi. Su an burda buhar olsam ucsam hissine kapildim. Sindhu da tutturmaz mi sadece ikimizi ceksinler diye. Grup olarak cektirdik be kizim bu neyin israri anlamadim ama yine de kirmadim tabii. Ama ne mumkun araya girmek. Satish cok ugrasti ama basaramadi . Ve ben bayrak kaldirdim gidelim yeter diye.
Yanliz sunu soylemeliyim ki Dunyanin neresi olursa olsun dugunlerin bayramlarin en cok eglenen kisileri cocuklar oluyor. Kizli erkekli hepsi kendilerince giyinip suslenmisler ama ne susulenmek . Ellerinde abur cubur bir suru yiyecek , merakli gozlerle etrafa bakiyorlar. Tabii ben geldikten sonra gozlerini kirpmadan bana bakiyorlar. Bir kacinin fotografini cekmek istedim. Fakat utanarak anne babalarinin pacalarina saklanmaya calistiysalarda bazilarini yakaladim. Cocuk her yerde cocuk ve essiz.
Dugun fasli bittikten ve tebriklerimizi sunduktan sonra artik gitme vakti gelmisti. Ama hemen hemen gruptaki herkes Andraya ilkkez geliyordu . ve saatte daha cok erkendi geri donmek icin . 3-5 bir yerleri gorelim biraz turistlik yapalim dedik ve rotayi Lepakshi temple ‘ a cevirdik Ama o baska bir hikayede…
( Page 4 )
Andra Pradesh trip...
Yeme icme ve Wc faslini tamamladiktan sonar yola koyulduk . Saat 9 ‘ a yetirmemiz gerekiyordu malum. Bu kultirdeki pek cok seye adapte olmakta genelde zorlaniyorsamda bazi seyleri seviyorum. Adi dugun olsada gittigimiz sey dini bir nikah toreni oldugu icin vaktinde orda olmaya cabaliyordular. Saygi her zaman sevgi ve sempatiden once geliyor burda.
09.15 gibi koye ulastik.
Size cok sasiracaginiz bir sey soyleyecegim. Hindistan biliyorsunuz eyelet sistemi ile yonetiliyor. Her eyelet kendi ic islerinde bagimsiz. Hindistanda su an bazi eyaletlerde iktidarda kominist partiler var. Eger yanlsi bilmiyorsam Andra Pradesh ve Kerala bunlardan benim bildigim ornekler.
Bu bilgiyi neden verdigimi merak ederseniz. Sundan koye gelmeden durdugumuz orta olcekli sehirde bir hastane gorduk. Agzimiz acikkaldi. Agnes da Sindhu da Andraya ilk kez geliyorlarmis. Onlarda benim gibi saskinlik ve hayranlikla baktilar binaya. Ayrica bilgilendirmeseydik ben orayi Saray filan sanabilirdim. Muhammed adres sormak icin durdugu iki dakikalik surde gorebildim. O nedenle fotografini cekemedim. Bina hakkindaki bilgiyi tabeladan okudu Agnes. Tabela sanskritce yazilmisti. Bazi binalarin tabelalari hem ingilizce hem hintce ( Sanskrit alfabesi ile ) yaziliyor. Bazi binalar ise sadece sanskritce yazili tabelalar kullaniyorlar. Bu disarda Saray benzeri bir ihticama sahip bina bir Hastane oldugu gibi icerde de tamamen ucretsiz hizmet veriliyormus. Yasasin Kominizm demek istrim sahsen. Burda fakirlik o derecede ki insanlar yemek icin lokma bulamazken saglik masraflari onlar icin cok bel bukebiliyor.
Zaten cok yakindaymisisz 5 dk gecmedi koye ulastik. Ulastigimizda seramoni henuz baslamisti. Satish hemen bizi karsiladi ve bizi en one oturttu. Koy dedigime bakmayin siz etrafta hic ev filan gormedim. Ama Oyle bir alan ki etrafi zengin birileri tarafindan yaptirilmis binalarla cevrili bir kompleksin orta kisminda kurulmus sadece ustu kapatilmis cadir benzeri bir seyin cevresinde yapiliyor dugun. Nikah ise Bu alanin en gozuken noktasinda Sanhengibi kurulmus Yuksekce , ciceklerle suslenmis bir yukseltinin uzerinde kiyiliyor. Yazik gercekten genc cifte kiydilar . Toren 1.5 saatte yakin surdu. Benim icim daraldi onlarinki de mutlaka daralmistir. Kendi nikahlarinizi hatirlayin evliler. Sehirlerde boyle olaylari buyuk Convention Centerlarda yapiyorlar. Koylerde de boyle oluyormus. Bir buyuk 2 de kucuk cadir kurulmus Alana. Kucuk cadirlarda yemekler pisiyordu.
Gelin Bangalorede calisip yasiyormus., Damat ise Mumbai de ! ( Mumbai = Eski Bombay sehiri Tanri Mumbaya adandigi icin adi degistirlmisti. ) Fakat ikisininde aile buyukleri bu koyde yasadiklari icin dugun burada yapiliyormus. Daha once de soyledigim gibi gorucu usulu bir evlilik bu. Hala Hindistanda es secimleri kast farklari gozden kacirilmaksizin annelerin ve tabii babalrinda onayi ile sectigi kizlarla yapiyor erkekler. Ask evlilikleri %1 yada belki de Binde 1 . Ayrica da Farkli kastlardan evlilik sanirim iki dunyanin bir araya gelebilmesi kadar olasi bir durum. Evlilik sonrasi hic sasirmayacaginiz gibi Gelin kizimiz Mumbaiye tasinacakmis. Itirazim var bu kadinlarin tum Dunyadaki degismeyen kaderine. Neyse Arabesklesmeyeyim heman. :)
( Page 3 )
09.15 gibi koye ulastik.
Size cok sasiracaginiz bir sey soyleyecegim. Hindistan biliyorsunuz eyelet sistemi ile yonetiliyor. Her eyelet kendi ic islerinde bagimsiz. Hindistanda su an bazi eyaletlerde iktidarda kominist partiler var. Eger yanlsi bilmiyorsam Andra Pradesh ve Kerala bunlardan benim bildigim ornekler.
Bu bilgiyi neden verdigimi merak ederseniz. Sundan koye gelmeden durdugumuz orta olcekli sehirde bir hastane gorduk. Agzimiz acikkaldi. Agnes da Sindhu da Andraya ilk kez geliyorlarmis. Onlarda benim gibi saskinlik ve hayranlikla baktilar binaya. Ayrica bilgilendirmeseydik ben orayi Saray filan sanabilirdim. Muhammed adres sormak icin durdugu iki dakikalik surde gorebildim. O nedenle fotografini cekemedim. Bina hakkindaki bilgiyi tabeladan okudu Agnes. Tabela sanskritce yazilmisti. Bazi binalarin tabelalari hem ingilizce hem hintce ( Sanskrit alfabesi ile ) yaziliyor. Bazi binalar ise sadece sanskritce yazili tabelalar kullaniyorlar. Bu disarda Saray benzeri bir ihticama sahip bina bir Hastane oldugu gibi icerde de tamamen ucretsiz hizmet veriliyormus. Yasasin Kominizm demek istrim sahsen. Burda fakirlik o derecede ki insanlar yemek icin lokma bulamazken saglik masraflari onlar icin cok bel bukebiliyor.
Zaten cok yakindaymisisz 5 dk gecmedi koye ulastik. Ulastigimizda seramoni henuz baslamisti. Satish hemen bizi karsiladi ve bizi en one oturttu. Koy dedigime bakmayin siz etrafta hic ev filan gormedim. Ama Oyle bir alan ki etrafi zengin birileri tarafindan yaptirilmis binalarla cevrili bir kompleksin orta kisminda kurulmus sadece ustu kapatilmis cadir benzeri bir seyin cevresinde yapiliyor dugun. Nikah ise Bu alanin en gozuken noktasinda Sanhengibi kurulmus Yuksekce , ciceklerle suslenmis bir yukseltinin uzerinde kiyiliyor. Yazik gercekten genc cifte kiydilar . Toren 1.5 saatte yakin surdu. Benim icim daraldi onlarinki de mutlaka daralmistir. Kendi nikahlarinizi hatirlayin evliler. Sehirlerde boyle olaylari buyuk Convention Centerlarda yapiyorlar. Koylerde de boyle oluyormus. Bir buyuk 2 de kucuk cadir kurulmus Alana. Kucuk cadirlarda yemekler pisiyordu.
Gelin Bangalorede calisip yasiyormus., Damat ise Mumbai de ! ( Mumbai = Eski Bombay sehiri Tanri Mumbaya adandigi icin adi degistirlmisti. ) Fakat ikisininde aile buyukleri bu koyde yasadiklari icin dugun burada yapiliyormus. Daha once de soyledigim gibi gorucu usulu bir evlilik bu. Hala Hindistanda es secimleri kast farklari gozden kacirilmaksizin annelerin ve tabii babalrinda onayi ile sectigi kizlarla yapiyor erkekler. Ask evlilikleri %1 yada belki de Binde 1 . Ayrica da Farkli kastlardan evlilik sanirim iki dunyanin bir araya gelebilmesi kadar olasi bir durum. Evlilik sonrasi hic sasirmayacaginiz gibi Gelin kizimiz Mumbaiye tasinacakmis. Itirazim var bu kadinlarin tum Dunyadaki degismeyen kaderine. Neyse Arabesklesmeyeyim heman. :)
( Page 3 )
Andra pradesh trip...
Bas agrim ve ben 23.00 gibi yataga gittik. Sabaha daha iyi olabilmeyi dileyerek. Saatimi 04.30a kurdum. Yolun ne kadar surdugunu , durup durmayacagimizi , dursak bile bana uygun yiyecek bir seyler bulup bulamayacagimizi bilmedigimden kendimi kucuk bir kahvalti hazirladim cabucacik. Ote yandan aclik kan sekerim dustugu zamanlarda migrenim daha da dayanilmaz oluyor. Ayricada kahvaltida sicak yemek yemek aliskanligini hala kendime uygun bulmuyorum. Idli dedikleri bir cesit Pirinc pogacasini farkli soslara banarak kahvalti ediyorlar. Fakat Idli ara ogunlerde de tuketilebilirmis. Agnes oyle soyledi. Ama Kahvalti da ilk onerdikleri yemek Idli.
Muhammed 20 dk. Kadar rotarli geldi. Bir Hint klasigi zaten Randevuya zamaninda gelmemek .
05.20 gibi bizden ciktik. Muhammed ilk once Agnes ‘ I almis. Asagiya indigimde arabadaydi. Ve cok ilginc geldi bana. Sanki kendi Arabasiymiscasina rahatti. Zaten gun ilerledikce tanidigim digger Hintli kadinlara benzemedigini daha iyi anlayacaktim. Allahim Sindhu’ nun evi sehir merkezine ne kadar uzakmis. Ise gitmek icin 3 vasita degistiryormus ve en az 10 dk yuruyormus. Normal zamanlarda neysede Muson zamanlarinda bu yol sanirim kabus gibi olmali. Sindhuyu da alip sehirden tamamen cikmamiz 07.00 ‘ I buldu sanirim. Saate bakmamistim. Cokta emin degilim.
Bir saat civarinda yol aldiktan sonar Agnes ‘ in istegi ile duracak yer aramaya basladik. Ama o saatte cok fazla acik yer yoktu. Muhammed bir yer buldu – Agnes cok pahali buldu. Sonradan dusununce kadin hakliymis – Bir fincan cay ve Bir porsiyon Idliye 45 rupee istedi adam. ( 1 Euro = 63 Rupee ) . Gulmeyin rica ederim buralarin rayiclerine gore bu menunun 30 Rupeeden fazla etmemesi lazimdi. Ama beni yabanci gorduyse amca hesaba bindirme yapmis olabilir. Hep yaptiklari sey cunku artik tecrubeliyiz. Kizlar lavaboya gitti. Sindhuyu araba fena tutuyor kiz yola cikarcikmaz dumduz yolda yeserdi garip. Muhammed yemegini yedi. Ben ogure bogure cayimi ictim. Yok yok oyle dusundugunuz gibi degil . Igrenc yada kotu oldugu icin degil ogurme ndenim. Burda genelde cayi Ingilizler gibi sutlu iciyorlar. Sutlu olmasina ragmen o kadar sekeri neden koyuyorlar caya anlamiyorum.
Bizdeki gibi yaprak degi toz cay kullaniyorlar ve cok aromali sert bir cay oluyor demlendigi zaman. Sut gercekten o cayi icilesi kiliyor. Ama keske o kadar seker koymasalar. Ben birde cok seker sevmem. Burda cayin sekerini de sutunude icerde koyup getiriyorlar . itiraz sansiniz yok. Ve cay fincanlari yada bardaklari adi herne ise bizim Turk kahvesi fincanlarindan biraz daha kucuk. Dusunun ben o kucucuk seyi seker yuzunden icemedim. O kadar sekerli yani. Artik zaten ozellikle sekersiz diye belirtiyorum ama o sabah gaflet anina geldi . neyse kismet oyleymis.
( Page 2 )
Muhammed 20 dk. Kadar rotarli geldi. Bir Hint klasigi zaten Randevuya zamaninda gelmemek .
05.20 gibi bizden ciktik. Muhammed ilk once Agnes ‘ I almis. Asagiya indigimde arabadaydi. Ve cok ilginc geldi bana. Sanki kendi Arabasiymiscasina rahatti. Zaten gun ilerledikce tanidigim digger Hintli kadinlara benzemedigini daha iyi anlayacaktim. Allahim Sindhu’ nun evi sehir merkezine ne kadar uzakmis. Ise gitmek icin 3 vasita degistiryormus ve en az 10 dk yuruyormus. Normal zamanlarda neysede Muson zamanlarinda bu yol sanirim kabus gibi olmali. Sindhuyu da alip sehirden tamamen cikmamiz 07.00 ‘ I buldu sanirim. Saate bakmamistim. Cokta emin degilim.
Bir saat civarinda yol aldiktan sonar Agnes ‘ in istegi ile duracak yer aramaya basladik. Ama o saatte cok fazla acik yer yoktu. Muhammed bir yer buldu – Agnes cok pahali buldu. Sonradan dusununce kadin hakliymis – Bir fincan cay ve Bir porsiyon Idliye 45 rupee istedi adam. ( 1 Euro = 63 Rupee ) . Gulmeyin rica ederim buralarin rayiclerine gore bu menunun 30 Rupeeden fazla etmemesi lazimdi. Ama beni yabanci gorduyse amca hesaba bindirme yapmis olabilir. Hep yaptiklari sey cunku artik tecrubeliyiz. Kizlar lavaboya gitti. Sindhuyu araba fena tutuyor kiz yola cikarcikmaz dumduz yolda yeserdi garip. Muhammed yemegini yedi. Ben ogure bogure cayimi ictim. Yok yok oyle dusundugunuz gibi degil . Igrenc yada kotu oldugu icin degil ogurme ndenim. Burda genelde cayi Ingilizler gibi sutlu iciyorlar. Sutlu olmasina ragmen o kadar sekeri neden koyuyorlar caya anlamiyorum.
Bizdeki gibi yaprak degi toz cay kullaniyorlar ve cok aromali sert bir cay oluyor demlendigi zaman. Sut gercekten o cayi icilesi kiliyor. Ama keske o kadar seker koymasalar. Ben birde cok seker sevmem. Burda cayin sekerini de sutunude icerde koyup getiriyorlar . itiraz sansiniz yok. Ve cay fincanlari yada bardaklari adi herne ise bizim Turk kahvesi fincanlarindan biraz daha kucuk. Dusunun ben o kucucuk seyi seker yuzunden icemedim. O kadar sekerli yani. Artik zaten ozellikle sekersiz diye belirtiyorum ama o sabah gaflet anina geldi . neyse kismet oyleymis.
( Page 2 )
Andra Pradesh trip..
Yogun istek uzerine tekrar Yamaha basliyorum. Ve buna benim icin cok yorucu , Fakat bir o kadarda keyifli gecen Andra Pradesh seyahatimi anlatarak baslamak istiyorum.
Ugur’ un departmaninda calisanlardan biri , Satish ‘ in kiz kardesi evleniyormus ve aileler Andrada ( Hintliler andra Pradesh eyaletine kisaca aAndra diyorlar ) yasadiklari icin dugun de orada yapilacakmis.
Burada Teamwork denen sey sanirim zamanla Family work ‘ e donusuyor. Yada bizimkiler bu hale gelmisler. Oyle baglilarki birbirlerine inanamzsiiz is arkadasligindan cok daha fazlasini ifade ediyorlar bibirlerine sanirim ki.. Zira Satish’ in oraya ulastigimiz zaman yuzundeki mutlulugu gorseniz sanirim bunu siz dahi kolaylikla anlardiniz.
Konuya bastan basliyim darken biraz dagittim . Satish sirkettekileri de davet etmis dugunune . hani su Family Business olayi . Hatta kendi davetlileri icin ayrica davetiye bile bastirmis. Ugur’ un o tarihlerde Dusseldorf – kahire seferi oldugu haftalar oncesinden belli oldugu icin katilamayacagini biliyorduk. Benimde burdaki yerel culture merakimi ve bir dugun gormeyi cok istedigimi bildiginden gitmek isteyip istemedigimi sordu bana.. Evet bunu cok istiyordum ama onca yabancinin icinde Ugur yanimda olmadan kalmak ve sabahin korunde yollara dokulmek fikri ilk anda hicte sicak gelmedi. Bu sebeplerden dolayi ilk baslarda cok kararsiz kaldim. Sabahin koru kismini biraz acmam lazim. Satish Kannada degilmis . Yani Karnataka dogumlu degilmis. Asil memleketi Andra Pradeshmis. Anne babasida hala orda yasiyorlarmis. Evlilikte “Arranged Marriage” yani bildiginiz Gorucu usulu oldugu icin iki tarafinda aileleri orada yasadigindan dugunde orda yapiliyormus. Gerci koy Karnataka –Andra sinirina yakin sayilacak bir mesafede olsa bile saat 9 da orda olabilmek icin sabah 5 civarinda bir saatte burden cikmamiz gerekiyormus.
Burda Sabahin ilk isiklari kutsal sayildigindan bu gibi merasimleri sabah saatlerinde yapmayi tercih ediyorlarmis. Yillar gectikca sanirim daha cok rahatina duskun bir insane olmaya basladim. O saatte uyanmak fikri gunlerce hic aklima yatmadi. 1 haftadan uzun bir sure “ Heralde gitmem “ diyordum. O saatte uyanmayali yillar vardi.
Sindhu ile konustum. Ugur’ un ikna cabalri filan darken nihayet gitmeye karar vermistim. Geriye organize olma kismi kaliyordu. Araba da 3 kisi olacaktik. Ben , Sindhu ( Ugur’ un sekreteri ) ve Agnes ( HR dept. dan bir hanim. ) . Bizim araba ile gidecektim. Arabayi yeni soforumuz Muhammed kullanacakti. Bizi kendi evinin bulundugu lokasyona gore siraya koydu. Once Agnes ‘ i alicakti. Sonra beni, en sonada Sindhuyu. Bana 04.45 am gibi bir saatte hazir oldediler. Allahim beynimden vuruldum ama kendimi telkin etmeye devam ediyorum. Sen aslansin yaparsin , diye. Sadece uykumdan fedakarlik degil beni endiselendiren. O hafta Migrenim tutu. Resmen oluyorum. Tam 6 gun boyunca ilaclarimin hicbiri care olamadi. Artik basimi duvarlara carpsam olurmuyum ? Olursem bird aha agirmaz ne guzel asamasina gelmisim.
Boyle zamanlarda Amanyadayken ilaclarimin disinda temiz havada sakin yuruyusler basima cok iyi gelirdi. Bunu burada imkan yok. Zira sessiz sakin yer bulmak ( sehirin icinde ) imkansiz oldugu gibi temiz hava dahada imkansiz. Oyle kontrolsuz bir sehirlesme ve goc var ki Bangalore de, bu bambaska bir yazi konusu olur. Herhalde sehirdeki motorlu tasit sahiplerinin % 70 ‘ inin egzos muayenesin yada temizligi filan konusunda fikri bile yoktur. Sokaga ciktiginizda egzosdan bogulmamak icin pek cok insane yuzlerine mendil bagliyor. Sokakta devriye polisler toz ve egzostan kacinmak icin maske takarak gorev yapiyorlar.
Sizin anlayacaginiz bu yolculugu birazda sehirden uzaklasmak olarak dusunerek uykumu feda etmeye karar verdim. Boyle bir firsatin tekrar bulunamayacagi dusuncesini dile getirmiyorum bile.
( Page 1 )
Ugur’ un departmaninda calisanlardan biri , Satish ‘ in kiz kardesi evleniyormus ve aileler Andrada ( Hintliler andra Pradesh eyaletine kisaca aAndra diyorlar ) yasadiklari icin dugun de orada yapilacakmis.
Burada Teamwork denen sey sanirim zamanla Family work ‘ e donusuyor. Yada bizimkiler bu hale gelmisler. Oyle baglilarki birbirlerine inanamzsiiz is arkadasligindan cok daha fazlasini ifade ediyorlar bibirlerine sanirim ki.. Zira Satish’ in oraya ulastigimiz zaman yuzundeki mutlulugu gorseniz sanirim bunu siz dahi kolaylikla anlardiniz.
Konuya bastan basliyim darken biraz dagittim . Satish sirkettekileri de davet etmis dugunune . hani su Family Business olayi . Hatta kendi davetlileri icin ayrica davetiye bile bastirmis. Ugur’ un o tarihlerde Dusseldorf – kahire seferi oldugu haftalar oncesinden belli oldugu icin katilamayacagini biliyorduk. Benimde burdaki yerel culture merakimi ve bir dugun gormeyi cok istedigimi bildiginden gitmek isteyip istemedigimi sordu bana.. Evet bunu cok istiyordum ama onca yabancinin icinde Ugur yanimda olmadan kalmak ve sabahin korunde yollara dokulmek fikri ilk anda hicte sicak gelmedi. Bu sebeplerden dolayi ilk baslarda cok kararsiz kaldim. Sabahin koru kismini biraz acmam lazim. Satish Kannada degilmis . Yani Karnataka dogumlu degilmis. Asil memleketi Andra Pradeshmis. Anne babasida hala orda yasiyorlarmis. Evlilikte “Arranged Marriage” yani bildiginiz Gorucu usulu oldugu icin iki tarafinda aileleri orada yasadigindan dugunde orda yapiliyormus. Gerci koy Karnataka –Andra sinirina yakin sayilacak bir mesafede olsa bile saat 9 da orda olabilmek icin sabah 5 civarinda bir saatte burden cikmamiz gerekiyormus.
Burda Sabahin ilk isiklari kutsal sayildigindan bu gibi merasimleri sabah saatlerinde yapmayi tercih ediyorlarmis. Yillar gectikca sanirim daha cok rahatina duskun bir insane olmaya basladim. O saatte uyanmak fikri gunlerce hic aklima yatmadi. 1 haftadan uzun bir sure “ Heralde gitmem “ diyordum. O saatte uyanmayali yillar vardi.
Sindhu ile konustum. Ugur’ un ikna cabalri filan darken nihayet gitmeye karar vermistim. Geriye organize olma kismi kaliyordu. Araba da 3 kisi olacaktik. Ben , Sindhu ( Ugur’ un sekreteri ) ve Agnes ( HR dept. dan bir hanim. ) . Bizim araba ile gidecektim. Arabayi yeni soforumuz Muhammed kullanacakti. Bizi kendi evinin bulundugu lokasyona gore siraya koydu. Once Agnes ‘ i alicakti. Sonra beni, en sonada Sindhuyu. Bana 04.45 am gibi bir saatte hazir oldediler. Allahim beynimden vuruldum ama kendimi telkin etmeye devam ediyorum. Sen aslansin yaparsin , diye. Sadece uykumdan fedakarlik degil beni endiselendiren. O hafta Migrenim tutu. Resmen oluyorum. Tam 6 gun boyunca ilaclarimin hicbiri care olamadi. Artik basimi duvarlara carpsam olurmuyum ? Olursem bird aha agirmaz ne guzel asamasina gelmisim.
Boyle zamanlarda Amanyadayken ilaclarimin disinda temiz havada sakin yuruyusler basima cok iyi gelirdi. Bunu burada imkan yok. Zira sessiz sakin yer bulmak ( sehirin icinde ) imkansiz oldugu gibi temiz hava dahada imkansiz. Oyle kontrolsuz bir sehirlesme ve goc var ki Bangalore de, bu bambaska bir yazi konusu olur. Herhalde sehirdeki motorlu tasit sahiplerinin % 70 ‘ inin egzos muayenesin yada temizligi filan konusunda fikri bile yoktur. Sokaga ciktiginizda egzosdan bogulmamak icin pek cok insane yuzlerine mendil bagliyor. Sokakta devriye polisler toz ve egzostan kacinmak icin maske takarak gorev yapiyorlar.
Sizin anlayacaginiz bu yolculugu birazda sehirden uzaklasmak olarak dusunerek uykumu feda etmeye karar verdim. Boyle bir firsatin tekrar bulunamayacagi dusuncesini dile getirmiyorum bile.
( Page 1 )
Sunday, November 23, 2008
Thursday, January 3, 2008
Mysore gezisi
30 Aralik Pazar – Mysore
Bir onceki gun Turizm acentasinin tavsiyesine uyup degistirdigimiz rotamizin kalan kismina devam etmek icin gune erkenden basladik. 08:30 da kahvaltiya inerken asansor kapisinin onunde turkce kelimeler duydugumu zandim ama sonra burada yerel urdu dilinde kullanilan benzer kelimelerdir diyerek uzerinde durmadim. Ama bir gun once Ugurla sohbet ederken Karnataka da benimle birlikte toplam 10 Turk oldugunu karsilasma sansimiz olup olmayacagini animsadim. Fakat hayir bu benzetme degildi. Gercekten birileri Turkce konusuyordu. Sanirim Ugurun da aklindan ayni sey gecmis ki gozgoze geldik ve bakisarak anlastik. Asansorde “ Ben sana demedim mi bulucaz burda da birilerini “ dedim.
Kahvalti salonuna indigimizde Gunaydinlastik. 7 kisilik bir grupmuslar. Daha once Kuzey Hindistani gezmisler, Cok sevmisler . Simdi de Guneyi gezmek icin burdaymislar. Yilbasi ve Bayram tatilini degerlendiriyorlarmis. Chennai’ dan 8 saatlik otobus yolculugu ile gelmisler. Ayak ustu bize Kuzey de gorduklerinden kisaca bahsedip oralari mutlaka gormemizi salik vererek masalarina gectiler. Birbirimize afiyet ve iyi yolculuklar dilekleri ile ayrildik.
Otelde bulunmanin bir guzelligi olarak Omlet ve cay bulmus olmanin tadini cikarirken Ugur Gazetesini bense Kitabimi ( Emre Kongar- Tarihimizle Yuzlesmek ) okuyarak kahvalti ettik. Check out yapip ciktigimizda yine sevgili Manju kapida dakika gec kalmadan bizi bekliyordu. Butun hintliler randevularina en az yarim saat gec gitmek gibi bir aliskanlik gelistirmisken bizim Manjumuzun dakikligi ikimizi de mutlu ediyordu dogrusu.
Bugunku rotamiza Chamundi Tepelerinden baslayacaktik. Ama giderken Tepelere cok yakinda olan Lalitha Mahal sarayina ugramaya karar verdik. Mysore hakli buraya kucuk saray diyorlar. Zira Buyuk Mysore Sarayinin yanisira Krishna Raja Wadiyar IV burayi onemli konuklarini agirlamak icin ayrica yaptirmislar. Su an Otel olarak kullaniliyor. Fakat Sehri tepeden seyreden ve nispeten sehir merkezinden uzakta olusundan dolayi oldukca tercih edilen inanilmaz guzellikte bir nokta Lalitha Mahal.
Lalitha Mahalde kisa bir ziyaretten sonra Chamundi tepesinin zirvesindeki Sri Chamundeswari tapinagina yola ciktik. Tepeler Mysore merkezinde 13 km . disinda. Tapinak Mysore’ un koruyucu tanrisi Chamundeswari adina yapilmis.Tapinak orjinalinda 11. yy da yapilmis ama 1827 yilinda Mysore Krali tarafindan restore ettirilmis.
Fakat Haftasonu oldugu icin Mysore halkinin Tanrilarina sevgi ve saygilarini onlara cicekler sunarak gostermek istemelerinden dolayi o kadar kalabalikti ki kelimeler yetersiz… Insanlari ibadetleri sirasinda rahatsiz etmemek icin ve Tabii ki kirik ayagima birinin basmasi riskini alamadigimiz icin Tapinagi sadece disardan gormekle yetinmek zorunda kaldik. Tipik Turistik yerlerde oldugu gibi cevre ufak tepek seyler bir dolu satici ile doluydu. Yabanci oldugumuzun herseyimizden anlasilmasindan dolayi tabii ki satici taaruzlarina maruz kalmamak imkansiz birsey. Cogunu basariyla atlattigimizi soylemeye gerek yok sanirim. Memleketten tecrubeliyiz malum.
Ogrencilik yillarimda hergun girip ciktigim Kapalicarsida ve Sahhaflarda Turistlerin neler hissettiklerini an be an anladim. Gercekten Turist olmak zormus. Yada soyle duzelteyim Turist oldugunun bu kadar bariz belli oldugu yerlerde gezmek zormus.
Sandal Agacindan cok guzel bir kutu aldim. Bir de Kasik aldim. Ama kasigi ani olarak saklamak icin almadim malesef.. Hic akliniza gelmeyecek bir nedenle aldim. Hep soyluyorum ya ben burda gecici yerlesigim diye. Olayin yerlesiklik kismina fayda saglamak kasigin amaci. Kafalar karismadan aciklayayayim. Mutfakta tahta kasik yok beyler bayanlar. Tencereye tavaya zarar ziyan vermeye gonlum elvermedi. Evde tamamen islevsel olarak kullanmak amaci ile aldim kasigi sizin anlayacaginiz.
Tapinagin disinda Iblis Kral "Mahishasura" nin buyuk bir heykeli de gorulmeye deger bir baska guzellikti tepede. Mysore sehri adini bu tanri kralin adindan almis “Mahishooru" ,"Mysooru" yada "Mysore" .
Bir de Kral Mahishasura nin heykelinde oldugu gibi ( Fotolarda goreceksiniz bir elinde bir yilan diger elinde bir kilic tutan pala biyikli amca ) Tanri ve Tanrica illustrasyonlarinda cok fazla renk kullanimi var. Ozellikle Mavi agirlikli. Hatta o kadar ki bazilarinin ten rengi olarak mavi secilmis. Fakat Binalarin dis cephe suslemelerinde agirlikli renk sadece Sari. Yerel yonetimlerin mi kusuru bilmiyorum ama bu tip dogal yada tarihi oren yerlerinde cok fazla yazili dokuman yada aciklama bulma sansiniz yok. Bu nedenle bazi noktalar acikta kaliyor. O nedenle yaptigim kusurlar icin simdiden affola!
Tapinak ziyaretinden sonra tepeden asagiya inerken yol kenarinda sola cekip durduk. Malum burda saga cekemiyorsunuz Trafigin yonunden dolayi. Yazarken bile tuhaf hissediyor insane Sola cekmek. Neyse biz sola cektik Sehrin manzaramasina kus bakisi bir goz atmak adina. Fakat Tanrim o da ne ? Kendilerini Tanrilar gibi boyamais ve giyinmis iki ufak oglan yanimizda bitiverdi. Ne mumkun kacip kurtulmak. Yiyecek istiyorlardi. 10 000 km boyunca cantamda tasidigim ve bir turlu yeme firsati bulamadigim biskuvi paketi demek bu oglanciklarin kismetiymis. Onca yolu onlar icin tasimisim. Arabaya yonlenmem ile pesime takilmalari ayni saniyede oldu. Fakat paketi cikarirken dusundugum sey birine biskuvi verirsem digerine ne verecegimdi.? Hicbir zaman dilencilere para vermedim. Bu prensibi burda da bozmayacaktim. Oyle de yaptim. Ama icim burulmadi dersem yalan olur. Yanliz biskuviyi kapanin kosma hizi sanirim tavsanlarla kiyaslanabilir. Saniyede gozden kayboldu. O kosarken el hareketlerinden anlamadigim kadari ile Manju digeri ile paylasmasini soyluyordu ona. Ama bizden sonra neler olup bittini asla ogrenemiycegim.
O noktada bir kac fotograf cektikten sonra 500-600 m asagida Manju yine durdu. Bugun rehberimiz Manju idi. Ve cok basariliydi . Cevreme bakindigimda Arabamizin bulundugu noktada 100 metre sol yukarda Kocaman bir Inek heykeli vardi. Tek Paraca siyah tastan yapilmis Nandi ‘ nin yanindaydik. Nandi , Tanrica Shiva’ nin Boga bineginin adiydi. Onunde bulundugumuz Nandi Heykeli tum Hindistandaki Nandilerin en buyuklerinden biriydi. 4.8 metre yuksekligindeydi. Orijinalinde Beyaz tastan yapildigi halde buradaki dindarlar sayesinde Hindistan cevizi yagiyle ovuldugu icin zamanla simdiki halinei alip simsiyah olmus. Orada Oturmus Tanricanin gelisini bekliyormus.
Birde buradaki dikkat cekici sezlerden biri de Kutsal mekanlara ayakkabi ile girise izin verilmemesi. Kendi evimde bile ciplak ayakla yere basamayan biri olarak yemeklerden sonra alismam gerekekn en zor seylerden biri de bu olucak sanirim. Zira bu nedenden dolayi Nandiye de yakindan bakamadim. Evet bende kendimi su an kiniyorum sizing gibi ama olmuyor iste yapamiyorum. Insanlara ve Inanclarina saygisizlik etmemek adina da Turistligime siginmak ve rica etmek istemiyorum. Oylelikle bu ziyareti de kedinin cigere baktigi gibi uzaktan bakip yalanmakla gecistirdim.
Saat oglene yaklastikca Gunes tum yakiciligi ile tepenie cikmisti ve biz hararetten kivranmaya baslamistik. Ama ben yine tum on yargilarimla sokaktan birsey yememek icin direnc icindeydim. Ugur bir yandan bana baski yapiyor ve ben 10 yildir yaptigim gibi tum gucumle karsi koyuyordum. Amma velakin susuz degilde hararet oyle basima vurdu ki icitigim su bile kesmez oldu beni. Ve teslim teslim oldum. Ugurun yol kenarindaki Ananas soyup satan amcaya yanasmasina razi oldum. Gunlerce soguk zincirde kilometrelerce yol asmamis taptaze Ananasi yeme sansi kac kez ayagima gelecektir ki. Evet ben de oyle dusundum . Her turlu riski goze aldim. Amcaya bir butun Ananasi soydurduk ama kalin dilimler halinde kesmesini istememiz o gunun en onemli hatasi oldu. Manju nun tercumanligi bile bunu amcaya izah etmeye yetmedi. Hayir sorun
Lisan sorunu degildi. Burada insanlarin rutinlerini bozdugunuzda geri donup normale donmeleri vakitlerini aliyor. Manjuya da kafasindakinden baska birseyi izah etip yaptirmak 15 dakika filan aliyor. Amca kac yildir o ananaslari incecik dilimliyorsa artik. Kalin dilim isteyen biz uzaylilarla tercuman araciligi ile bile iletisim kuramadi. Bir Ananasi soydurup dilimletmek 20dakikamizi aldi. Biz Ananaslarimizi isiririken sanirim amca arkamizdan soyleniyordu: Nerden cikti bu turistler , diye.
Yeni istikametimiz Bird Sanctuary idi. Bu minik yolculuklar bizim icin dinlenme firati veriyordu. Zira Gunes ve Insan kalabaligi insani tahmin edilenden cok daha fazla yoruyordu. Birde bende gore gore ogrendim. Burada devlet kapisi disinda yaptiginiz her alisverise saticinin verdigi fiyatin yarisindan baslayarak pazarlik edin. Gercekten Kabul ediyorlar verilen fiyati. Neden dunyanin heryerinden Turistlerin Aptal oldugu gibi bir dusunce var ki insanlarda anlamiyorum. Bu soylediklerim bizimkiler icinde gecerli. Yillar evvel yogurdun kilosu 250bin lira iken bize bir bardak ayrani 3 milyona satmaya calisan Manavgatli esnaf icinde bu sozlerim.
Burasi su anda sezon disinda oldugu icin bir cok yer tadilat yapiyor. Bird Sanctuary de oyleydi. Ama o hali bile beni yeterince tatmin etti . Fasilitenin bulundugu havza bir nehir kenarinda. Oyle olunca da kuslar , Timsahlar, yarasalar nehir kenarinda ve uzerindeki minik kara parcalarina konuslanmislar. Nehir uzerinde binik teknelerle yolculuk yapilabiliyor. Bizde Ugur , Manju ve ben minik bir tekne edindik kendimize . Yine standart fiyatin iki katina ama olsun. Nehirin karsisindaki kiyidaki agaclarda yuzlerce kan emici olmayan Yarasa agaclardan salkim salkim sarkmislardi. Kurekleri kullanan bey rehberlik yapti bize. Timsahlar Temmuzda yumurtladiklari icin su an civarda cok yokmuslar. Fakat o da ne karsi da nehrin ortasindaki minik adacikta caliklarin arasinda bir tanesi miskin miskin yatiyordu. Sandalcimiz bir anda tekneyi Timsahin burnun dibine kadar soktu. Hayvan bir anda urkup saldirsa tek hamlede kendini teknenin icine atabilecekti. Ben bu tedirginlikte iken Ugur karsimda benimle egleniyordu. Onu kizdirirsaymisim beni timsahlara aticakmis. Mismis da mismis. Ugur bir anda ayaga kalkti. Oyle olunca da teknenin dengesi bozuldu. Nasil tedirginim ama sakinligimi korumaya calisiyorum. Komik beyaz kadin konumuna dusmemeliyim panikleyerek. Ve bunu basardim. Megerse beyimiz teknenin kicina gecip fotograf cektirecekmis timsahi arka fona alarak. Ben de o da birer fotograf cektirdik ve sandalciyi bir an once uzaklasmasini sagladim. Fakat ne fayda adam bir baskasini daha gordu ve teknenin burnunu o yone cevirdi. Ve bu kez ilk timsahdan cok daha yakina girdi. Ben kendim kadar Timsahin huzurunu bozdugum icin de endiseleniyorum . Diger yandan da yanildigimi dusunmeye baskaldim. Nedeni de biz ne kadar hayvanlara yaklasirsak yaklasalim hayvalarin rahat rahat uyumalariydi. Zannederim ki onlarda cevrede insanlarin varligina alismislar. Neredeyse egilsem dokunabilecegim kadar yaklasitigimiz Timsahin bir kac resmini cektikten sonra nehrin biraz daha genisledigi tarafa donduk. Turnalari , Yarasalari , Kingfisherlari fotografladiktan sonra kiyiya yanastik. Ve ben bir kez daha hakli oldugumu dusundum. Hangi konuda mi hakliyim? Hemen soyliyim. Ben hep bu dunyanin aslinda Hayvalara ait oldugunu dusunurum . Biz onlarin dunyasinda konukluk ediyorken evsahibi konumuna kendimizi soktugumuza inanirim. Timsahlarla bu kadar yakinlasma yine bana ayni seyleri hissettirdi. Bir sonraki ziyaret noktasina dogru uzaklasirken yine ayni saygi ve hayranlik duygusu kapladi icimi. Ahh su Hintliler birde yazili seyler koysaymislar cevreye tadindan yenmezmis ama neyse ….
Arabamizin yonu bu kez Mysore Hayvanat Bahcesine dondu. Manju’ nun sozlerine gore Hindistanin en buyuklerinden biriymis. Hakikatten oylemis. Giris saatimizle cikis saatimiz arasi tami tamina 2 saat 15 dakika tutu ve ben ciktigimizda adim atamaz haldeydim. Hayvanat bahcesi 1892 yilinda Sri Chamarajendra Wodeyar nin ozel zooloji bahcesi olarak kurulmus. G.H. Krumbeigal adli bir Alman Bahcecilik Uzmani Park ile ilgilenmasi icin kiralanmis. Sri Chamarajendra Wodeyar bahce ve parklari cok seven bir raja imis ve sehrine saltanati sirasinda pek cok ornek kazandirmis. Bandipur Sanctuary ve Zoo onun doneminde kurulmus ve genisletilmis. Zoo 4 Hektar alanda baslayip 20 hektara kadar buyutulmus. Ayni donemde Hindistanda pek cok hayvanat Bahcesi kurulmus : Madras, Trivandrum, Calcutta, Mysore, Lucknow , Bombay, Baroda , Jaipur. FAkat Madras, Calcutta, Mysore and Trivandrum da kurulanlar bunlarin en iyileri olarak adlandiriliyorlar.
Hayvanat Bahcesi benim icin cok cok ilginc degildi. Soyleki Portekizde gordugum bahcenin yaninda cok cok muhtyesem bir yani yoktu. Iki sey disinde Beyaz Bengal Kaplani ve Bembeyaz Tavuskusu . Ugura eski tecrubelerime dayanarak oldukca iyi rehberlik yaptim ama oglen sicaginin etkisiyle pekcok hayvan siginaklarinda uyumayi secmislerdi. Ama Beyaz kaplanin buz mavisi gozleri ile karsilastigim anda sanki zaman durdu. Cevremdeki onlarca cocugun cigliklarini ve Ugurun fotograf cekemedigi cin soylendigini duymaz olmustum. Doganin en ozel canlilarindan biri ile goz gozeydim. Bu nasil bir muhtesemlikti. Ayni derece de hayranlikta birde Beyaz Tavus kusunu izledim. O nasil bir zarafetti.
http://www.mysorezoo.in/contents.php?page_id=53
Cesit cesit Kus ve kaplanlardan sonra Ugurun favorisi fillerdeydi sira. Minikleri cok sirin oluyordu , seyrine doyum olmuyordu. Ama insanin Medeniyeti ozlememesinin imkani yoktu . Neden mi ? Hayvanlara yiyecek vermeye cabalayan sersem Hint erkeklerini mi istersiniz ? Hayvanlara seslenerek uyandirmaya calisan cocuklari mi istersiniz.? Yada Kafese bakan birinin – ki bu kisi ben oluyorum - uzerine cikmaya calisanlarini mi istersiniz ? Ogretmenleri esliginde getirilmis ogrenci guruhunun sesini duyarduymaz kafeslerden uzaklasmaya basladik. Kacma kovalamaca oynar gibi olduk ama baska caresi yoktu. Aksi takdirde hicbir sey gormenize izin vermiyorlardi. Bir baska dikkat cekici olan sey ise Ogretmenlerinin onlari uyarmak yerine onlar gibi davraniyor olmasiydi. Kacma kovalamaca gibi bir gezinin sonunda yaklasik iki bucuk saat sonra ciktigimizda sanki savas gazileri gibiydik. Dokuluyorduk. Manju ya bizi yemek yiyebilecegimiz bir yere goturmesini soyledik . Sagolsun bizi bir pizzaciya goturdu. Orada verdigimiz 1 saatlik mola bizim icin dunyalara bedeldi dogrusu. Aylardir icmememk icin direndigim Kola o anda bana cennet taam’ i gibi geldi. Ama acisiz oldugu kanisiyla soyledigimiz pizza yine bizi uzdu ama aci maci o yorgunluk ve aclikla yedik ki . Acisi ertesi gun “ After burner “ olarak kendini gosterdi. Olsun herseye ragmen lezzetli ve guzeldi.
Hint restorantlarinin klasigi “ NO PORK , NO BEEF “ burda da vardi ve bizi gulumsetti. Sanirim donuste Almanyaya Gidaklayarak gelicez.
Saat nihayet 16:30 civarina gelmis ve benim butun gun iple cektigim Mysore Sarayini gormeye gelmisti sira. Mysore Sarayi yada digger adiyla Amba Vilasa sarayi Raja Wodeyar ailesi tarafinda 1897-1912 yillari arasinda yaptirilmis. 1399- 1947 yillari arasinda Mysore da hukum surmus olan Wodeyar ailesine ev sahipligi yapmis bir saray Mysore sarayi. 1638 yilinda korkunc bir yildirimla kismen zarar gormus. Bu olaydan sonra saray tamir edilirken bir yandan da genisletilmis. Fakat zamanla gosterilen ihmal nedeni ile saray 1793 de yikilmis. Ayni yere 1803 de yeni bir saray insaa edilmis. Malesef ki bu yeni saray da Princess Jayalakshmanni’ nin dugunu sirasinda bir yanginda yok olmus. Kralice Maharani Kempa Nanjammani Vani Vilasa Sannidhana , Ingiliz mimar Henry Irvin’ e ayni arazi uzerine bugunku sarayi insaa etirir. Saray 42.000.000 Rupiye mal olur.
Sarayin Indo- Gothik tarzin en guzel orneklerinden biri oldugu yazilir mimari kitaplarinda. Hindu, Musliman , Rajput, ve Gotik tazlarinin kombinasyonu olarak aciklanabiliyor bu tarzin adi. Sarayin icin de 12 adet Tapinak bulunmaktadir. En onemlileri Tanrica Shiva adina yapilmis olan Someshvara Tapinagi ile Tanrica Vishnu adina yapilmis olan Lakshmiramana Tapinagi. Sarayi 11 adet top korumakta. Sarayin Ana binasi 3 Katli olup hakim malzeme olarak Gri mermer taslar kullanilmistir. Sarayin Catisindaki 5 Kubbe Altin kaplamalarla suslenmis.
Sarayin disindan fotograf cekilmesine izin verilirken , binanin icine kamera ve benzeri araclarin sokulmasi kesinlikle yasak. Disarisindan bakildiginda da cok muazzam ve etkileyici gozukuyordu saray ama icindeki ihtisami sanirim hic kimse hayal edemez. Disindan bir kac fotograf cekimi ve voltalik zaman gecirdikten sonra yavas yavas binaya yaklasirken ikimiz de iceri girme konusundaki tereddutumuzu birbirimize belli etmemeye calisiyorduk. Ana binanin onu geldigimizde gozlerimize inanamadik. Birbirimize saskin saskin bakabildik sadece. Sebebi ise Binanin icine ayakkabi ile kimsenin girmesine izin verilmemesiydi. Daha once de soylemistim. Benim bu ciplak ayakla gezememe sorunum Hindistanda benim basimi daha cook agritacak. Tum cesaretimi toplayarak kalabaligin disinda kucuk bir antrenman yapmaya calistim ciplak ayak dolasmak icin ama ne fayda imkani yok basamiyorum. Zaten buraya geldigimden beri bildiklerimi unutup herseyi yeni bastan ogrenmeye alismaya calisirken buna yurumenin dahil olacagi aklimin ucuna gelmezdi. Ugur beni , ben kendimi zorluyorum ama imkansiz basamiyorum. Zatan parmaklarimdaki bandajlar da bana zorluk cikariyor. Sonunda pes edip araya Pratik Turk zekasini sokarak bandajlariminda yardimiyla gorevlilerden izin istemeye karar verdik. Kocam kendini feda edip terliklerini gorevlilere fis karsiliginda verdi. Zaten pek sever ciplak ayak gezmeyi ama ilerleyen dakikalarda o bile isyan atti aramizda kalsin.
Nerede kalmistik efendim ? Evet gorevliden izin istiyorduk. Terlikten ayagimi cikarip polis abilere gostermemiz Hint polislerini ikna etmek icin kafi delil oldu. Polis bizi alip kalabaligin icinden daha ilerdeki gorevlilerin yanina kadar goturup iceri soktu. Cevredekilerin acayip bakislarina alistim artik. Burda farkliydim farkli kalacaktim. Yine ogrenci guruhu yine benim ayagimi koruma cabalarim ama olsun artik icerdeyim ve beyaz kaplanla gozgoze geldigim an gibi burda da kendimi kaybettigimi animsiyorum. Ve neden ayakkabilari cikarttirdiklarini da anliyorum ote yandan. Yerlerde o kadar enfes bir yerdosemesi var ki ayakkabilarla uzerinde gezilerek onlara verilecek hasari ciplak ayakla gezdirterek en aza indirgemeye calismislar. Yerelere hayran hayran bakarken ben Ugurun ikazi ile basimi kaldirdigim da gordugum kubbedeki enfes cam isciligi, hemen az otesindeki tavanlardaki ahsap kaplamardaki oymacilik sanatinin en sahane ornekleri beynimi bu boyuttan cok otelere tasiyordu. Hayran olmamaya imkan yoktu. Salonu tavaf edercesine tavanlarini , Kubbesini , Duvarlarindaki toren illusturasyonlerini, resimlerdeki giysileri , mucevherleri beynime kazimaya calisiyordum . Zira Fotograf cekemedigim icin gorduklerimin beynime kaydedilmesi gerekiyordu. Gozlerimi cevirdigim heryerden ihtisam ve Luks akiyordu. Ipekli giysiler, Inci, Yakut, Safir takilar, Fillerin ve atlarin uzerlerindeki ipek ve altin ortuler, basliklar, susler. Hayvanlarinayaklarindaki altin halhallar. Wodeyar hanedaninin ne muhtesem bir saltanat surduklerini anlamamaya imkan yoktu. Bu ruyadan cikmama Insan kalabaliginin neredeyse tamaminin girdigi bir baska odayi farketmem sebep oldu. Herkes o yone gittihine gore orda da gormeye deger birseyler vardi.
Bizde insan seline kendimizi kati diger salona gectik. Wodeyar Hanedan ailesinin cektirdigi Fotograflar ve Yagliboya tablolar vardi burada. Bir onceki Ana salonda edindigim kanilar burdaki fotograflardaki gorduklerimle bir kez daha pekismis oldu. Rajalar, Kucuk prens ve prensesler, Kralicler oyle guzel , oyle sik, oyle degerli seyler giymisler ve kullanmislar ki etkilenmemek mumkun degil.
Bu duygularla dolasirken birden beynim kiyaslama moduna gecti. Neyi kiyasliyordum derseniz gecen sonbaharda kardesimle gezme firsati buldugum Topkapi sarayi ile kiyasliyordum Mysore Sarayini. 4 Kitaya hukmeden Osmanli Hanedaninin ikmetgahindaki sadeligin ve tevazuun farkina varmamak neredeyse imkansizdi. Oysaki bu kucuk beyligin ihtisami kimeydi , niyeydi ? Yada Topkapidaki sadeligin geldigi dusunce nerdendi? Cevremdeki olan hazineyi hayranlikla izlerken beynimdende bunlar geciyordu.
Kalabaligi takip ederek 3. bir salona gectik. Burada da hanedan ailesinin kisisel esyalarinin bir kismi ve onlara hediye edilen seyler sergileniyordu. Sergileniyordu demem sizi yaniltmasin. Hersey bir parmak toz tabakasinin altinda , kirli pis raflarda gelisis guzel dizilmis, tanitici hic bir yazi olmadan siralanmislar. Hint insanlarinin ulasabildikleri herseye dokunma hastaligindan dolayi cam tamamen el izleriyle kapli. Fildisi ve sedef islemeli kapilarin cogu ya sokulmus yada uzerlerine seffaf plasik kaplamalr koyulmus daha fazla zarar gormemeleri icin. Ana salondaki buyuk tonoz ve sutunlardaki altin kaplamalr zaten coktaan yok olmuslar parmaklanmaktan. Hani kucuk cocuklarin bellei yas donemlerinde herseyi agizlarina koyarak algilama cabasi vardir ya Hintlilerde ellerinin uzanabildigi herseye dokunmaya calisiyorlar. Sinir oluyorum buna ama ne yamarsin 1,2 milyar insan hangibirini uyaracaksin yada hangibiri bu ikazlari algilayabilecek.
Bu sinirli hal icinde yine insan seline uyarak bir ust kata dogru yolaldik. Birde Sarayin cok cok az bir kismi ziyarete acik. Cogu bolumleri kapali kapilar ardinda saklaniyor. Elbette kisisel olarak gormek isterdim bu bolumleri de ama diger yandan dusununce bu insanlarin cekirge surulerine benzer zararli etkilerini dusununce seviniyorum kapali yerlerde olduklarina. Bunlari kendi aramizda konusurken ayagimdaki terlikleri farkeden baska bir gorevli bizi farkedip kenara cekiyor ve ben girdigimden beri en 10 kez yaptigim gibi ayagimi cikarip gosterince ve izinli oldugumu anlatinca gorevli sakinlesiyor ve Milliyetimizi soruyor. Turkuz diyoruz. Ugur’ un kulagina egilip birseyler fisildiyor. Ters birseyler olmadiginin farkindayim ama tuhafda birseyler oluyor beriyandan. Ugura soruyorum. Bekle, diyor. Kucuk bir pazarlik donuyor aralarinda. Fisildassalarda duydugum rakamlardan para konustuklarini seziyorum. Bunlar olurken dikkat cekmemek icin 3-4 adim uzaklasarak yakindaki pencereden disari bakiyorum. Ugur beni yanina cagiriyor. Megerse polisin onunde bekledigi kapi Maharaja’ nin giyinme ve makyaj odasiymis ve normal sartlarda ziyarete kapali. Fakat 100 rupi karsiliginda amca bizi iceri sokabilecegini soylemis Ugur’ a . Evet Arkadaslar burda da Rusvet herkapiyi aciyormus. Ama oneri bizden gelmedigi icin vicdanlarimiz kismen rahat. 100 Rupiyi icerde amcanin avcuna sayiyoruz ve icerdeki muhtesem tahtlari gorme firsatini buluyoruz. 5 dklik kisa ziyaretimizden disari ciktigimzda digerleri karincalar gibi kapiya usustuler . E tabii insanlar hakli ordan ciktigimiza gire gorulecek birsey vardi orada. Ama polis kendi yontemleri ile olay mahallini aninda temizledi.
Ugurla kapidan cikip sadece bakislarimizla konusup guluserek koridoru takip ederek Acik toren balkonuna ulasirken yine ulasabildikleri yerleri ellemeye calisanlara soyleniyorduk. Bu balkon saniyorum Dasara Dedikleri festival zamanlarinda Saray halki ve konuklarin gect torenini izlemeleri icin duzenlenmis bir yer. Dolasirken duvarlardaki Shiva ve Vishnu Resimlerinden dolayi Ugurun sorulariyla muhatap oluyorum ama bende en az onun kadar bu konudan uzaktayim. Yunan Mitolojisini bildigim kadar Hindu Tanri ve Tanricalarini bilmedigimi ve ogrenmemem gerektigini de farkediyorum.
Kalabaligi takip etmeyi surduruyoruz. Fakat bir nokta da cikisin tersi yone donup kendimizi Tanrica Shiva adina yapilmis olan Someshvara Tapinaginin onunde buluyoruz. Ve avludaki fili farkediyoruz . Bandipur da kacirdigimiz fil safarinin yerini tutmaz ama deneyelim mi diye birbirimize bakarken Surucunun Filin kafasina patlattigi sopayi gorup aninda bu fikri kafamizdan cikariyoruz. Ters yonde oldugumuzu faredip Uguru bir an once Terkliklerine kavusturmak icin cikisa yonleniyoruz . Zira bu kadar kirli bir ortamda yalin ayak alisik olmasina ragmen gezmek rahatsiz ediyor. Bir de saat 18:00 den sonra Terlikleri alan bolum kapatiyor. Isin ucunda terlikleri kaptirmakta var. Aceleyle gidip terlikleri alip Saray bahcesine cikiyoruz ama gunun sonunda bizde bittigimizin farkindayiz. 2.5 saatlik Hayvata bahcesi gezisi simdi de burdaki 1 saatlik gezi bizi tuketiyor. Aslinda ulasmamiz gereken bir nokta daha var ; Musical Fountain. Ama Soyle bir ikilem icindeyiz Saat 19:00 da Sarayin isiklandirmasini aciliyor. Ote yanda da yine ayni saatte Musical Fountain basliyor. Ugur Saray isiklarinin acilmasiyla kapilarinda ucretsiz ziyarete acilacagini duyunca oyunu direkt Musical Fountain ‘ den yana kullaniyor. Bende her zaman ki gibi aksi yonde tercih belirtiyorum ama ikimiz de o kadar yorgunuz ki fazla direnemiyorum ve kendimizi arabaya dar atiyoruz.
Yola koyuluyoruz ama yari yoldaki trafikten anliyoruz ki orayada yetsme sansimiz cok zayif . Mysore ‘ un Bangaloreye yakinligina guvenerek Manjuya bizi eve goturmesini soyluyoruz.
2 gunluk kisa seyahatimizin beni her anlamda tatmin ettigini soylemem Uguru da ayrica keyiflendiriyor . Yola koyuldugumuzda Manju’ nun gun icinde verdigi bir sirket ici dedikodudan yola cikarak. Burda islerin nasil yurudugunden. Karnataka da ( yada tum hindistan da emindegilim ) Anti trost kanunu olmamasindan dolayi buranin en buyuk Perakende market zinciririn piysada cevirdigi oyunlari, sirket icinde islerin nasil yurudugunu, piyasadaki urun fiyatlamasini duzenleyen kanunlari konusarak yolu yariladik. 22:30 civarinda eve ulstigimizda yorgun ama keyifli bir bicimde geceye ve haftasonuna veda ederek uyumaya gittik…
Bir onceki gun Turizm acentasinin tavsiyesine uyup degistirdigimiz rotamizin kalan kismina devam etmek icin gune erkenden basladik. 08:30 da kahvaltiya inerken asansor kapisinin onunde turkce kelimeler duydugumu zandim ama sonra burada yerel urdu dilinde kullanilan benzer kelimelerdir diyerek uzerinde durmadim. Ama bir gun once Ugurla sohbet ederken Karnataka da benimle birlikte toplam 10 Turk oldugunu karsilasma sansimiz olup olmayacagini animsadim. Fakat hayir bu benzetme degildi. Gercekten birileri Turkce konusuyordu. Sanirim Ugurun da aklindan ayni sey gecmis ki gozgoze geldik ve bakisarak anlastik. Asansorde “ Ben sana demedim mi bulucaz burda da birilerini “ dedim.
Kahvalti salonuna indigimizde Gunaydinlastik. 7 kisilik bir grupmuslar. Daha once Kuzey Hindistani gezmisler, Cok sevmisler . Simdi de Guneyi gezmek icin burdaymislar. Yilbasi ve Bayram tatilini degerlendiriyorlarmis. Chennai’ dan 8 saatlik otobus yolculugu ile gelmisler. Ayak ustu bize Kuzey de gorduklerinden kisaca bahsedip oralari mutlaka gormemizi salik vererek masalarina gectiler. Birbirimize afiyet ve iyi yolculuklar dilekleri ile ayrildik.
Otelde bulunmanin bir guzelligi olarak Omlet ve cay bulmus olmanin tadini cikarirken Ugur Gazetesini bense Kitabimi ( Emre Kongar- Tarihimizle Yuzlesmek ) okuyarak kahvalti ettik. Check out yapip ciktigimizda yine sevgili Manju kapida dakika gec kalmadan bizi bekliyordu. Butun hintliler randevularina en az yarim saat gec gitmek gibi bir aliskanlik gelistirmisken bizim Manjumuzun dakikligi ikimizi de mutlu ediyordu dogrusu.
Bugunku rotamiza Chamundi Tepelerinden baslayacaktik. Ama giderken Tepelere cok yakinda olan Lalitha Mahal sarayina ugramaya karar verdik. Mysore hakli buraya kucuk saray diyorlar. Zira Buyuk Mysore Sarayinin yanisira Krishna Raja Wadiyar IV burayi onemli konuklarini agirlamak icin ayrica yaptirmislar. Su an Otel olarak kullaniliyor. Fakat Sehri tepeden seyreden ve nispeten sehir merkezinden uzakta olusundan dolayi oldukca tercih edilen inanilmaz guzellikte bir nokta Lalitha Mahal.
Lalitha Mahalde kisa bir ziyaretten sonra Chamundi tepesinin zirvesindeki Sri Chamundeswari tapinagina yola ciktik. Tepeler Mysore merkezinde 13 km . disinda. Tapinak Mysore’ un koruyucu tanrisi Chamundeswari adina yapilmis.Tapinak orjinalinda 11. yy da yapilmis ama 1827 yilinda Mysore Krali tarafindan restore ettirilmis.
Fakat Haftasonu oldugu icin Mysore halkinin Tanrilarina sevgi ve saygilarini onlara cicekler sunarak gostermek istemelerinden dolayi o kadar kalabalikti ki kelimeler yetersiz… Insanlari ibadetleri sirasinda rahatsiz etmemek icin ve Tabii ki kirik ayagima birinin basmasi riskini alamadigimiz icin Tapinagi sadece disardan gormekle yetinmek zorunda kaldik. Tipik Turistik yerlerde oldugu gibi cevre ufak tepek seyler bir dolu satici ile doluydu. Yabanci oldugumuzun herseyimizden anlasilmasindan dolayi tabii ki satici taaruzlarina maruz kalmamak imkansiz birsey. Cogunu basariyla atlattigimizi soylemeye gerek yok sanirim. Memleketten tecrubeliyiz malum.
Ogrencilik yillarimda hergun girip ciktigim Kapalicarsida ve Sahhaflarda Turistlerin neler hissettiklerini an be an anladim. Gercekten Turist olmak zormus. Yada soyle duzelteyim Turist oldugunun bu kadar bariz belli oldugu yerlerde gezmek zormus.
Sandal Agacindan cok guzel bir kutu aldim. Bir de Kasik aldim. Ama kasigi ani olarak saklamak icin almadim malesef.. Hic akliniza gelmeyecek bir nedenle aldim. Hep soyluyorum ya ben burda gecici yerlesigim diye. Olayin yerlesiklik kismina fayda saglamak kasigin amaci. Kafalar karismadan aciklayayayim. Mutfakta tahta kasik yok beyler bayanlar. Tencereye tavaya zarar ziyan vermeye gonlum elvermedi. Evde tamamen islevsel olarak kullanmak amaci ile aldim kasigi sizin anlayacaginiz.
Tapinagin disinda Iblis Kral "Mahishasura" nin buyuk bir heykeli de gorulmeye deger bir baska guzellikti tepede. Mysore sehri adini bu tanri kralin adindan almis “Mahishooru" ,"Mysooru" yada "Mysore" .
Bir de Kral Mahishasura nin heykelinde oldugu gibi ( Fotolarda goreceksiniz bir elinde bir yilan diger elinde bir kilic tutan pala biyikli amca ) Tanri ve Tanrica illustrasyonlarinda cok fazla renk kullanimi var. Ozellikle Mavi agirlikli. Hatta o kadar ki bazilarinin ten rengi olarak mavi secilmis. Fakat Binalarin dis cephe suslemelerinde agirlikli renk sadece Sari. Yerel yonetimlerin mi kusuru bilmiyorum ama bu tip dogal yada tarihi oren yerlerinde cok fazla yazili dokuman yada aciklama bulma sansiniz yok. Bu nedenle bazi noktalar acikta kaliyor. O nedenle yaptigim kusurlar icin simdiden affola!
Tapinak ziyaretinden sonra tepeden asagiya inerken yol kenarinda sola cekip durduk. Malum burda saga cekemiyorsunuz Trafigin yonunden dolayi. Yazarken bile tuhaf hissediyor insane Sola cekmek. Neyse biz sola cektik Sehrin manzaramasina kus bakisi bir goz atmak adina. Fakat Tanrim o da ne ? Kendilerini Tanrilar gibi boyamais ve giyinmis iki ufak oglan yanimizda bitiverdi. Ne mumkun kacip kurtulmak. Yiyecek istiyorlardi. 10 000 km boyunca cantamda tasidigim ve bir turlu yeme firsati bulamadigim biskuvi paketi demek bu oglanciklarin kismetiymis. Onca yolu onlar icin tasimisim. Arabaya yonlenmem ile pesime takilmalari ayni saniyede oldu. Fakat paketi cikarirken dusundugum sey birine biskuvi verirsem digerine ne verecegimdi.? Hicbir zaman dilencilere para vermedim. Bu prensibi burda da bozmayacaktim. Oyle de yaptim. Ama icim burulmadi dersem yalan olur. Yanliz biskuviyi kapanin kosma hizi sanirim tavsanlarla kiyaslanabilir. Saniyede gozden kayboldu. O kosarken el hareketlerinden anlamadigim kadari ile Manju digeri ile paylasmasini soyluyordu ona. Ama bizden sonra neler olup bittini asla ogrenemiycegim.
O noktada bir kac fotograf cektikten sonra 500-600 m asagida Manju yine durdu. Bugun rehberimiz Manju idi. Ve cok basariliydi . Cevreme bakindigimda Arabamizin bulundugu noktada 100 metre sol yukarda Kocaman bir Inek heykeli vardi. Tek Paraca siyah tastan yapilmis Nandi ‘ nin yanindaydik. Nandi , Tanrica Shiva’ nin Boga bineginin adiydi. Onunde bulundugumuz Nandi Heykeli tum Hindistandaki Nandilerin en buyuklerinden biriydi. 4.8 metre yuksekligindeydi. Orijinalinde Beyaz tastan yapildigi halde buradaki dindarlar sayesinde Hindistan cevizi yagiyle ovuldugu icin zamanla simdiki halinei alip simsiyah olmus. Orada Oturmus Tanricanin gelisini bekliyormus.
Birde buradaki dikkat cekici sezlerden biri de Kutsal mekanlara ayakkabi ile girise izin verilmemesi. Kendi evimde bile ciplak ayakla yere basamayan biri olarak yemeklerden sonra alismam gerekekn en zor seylerden biri de bu olucak sanirim. Zira bu nedenden dolayi Nandiye de yakindan bakamadim. Evet bende kendimi su an kiniyorum sizing gibi ama olmuyor iste yapamiyorum. Insanlara ve Inanclarina saygisizlik etmemek adina da Turistligime siginmak ve rica etmek istemiyorum. Oylelikle bu ziyareti de kedinin cigere baktigi gibi uzaktan bakip yalanmakla gecistirdim.
Saat oglene yaklastikca Gunes tum yakiciligi ile tepenie cikmisti ve biz hararetten kivranmaya baslamistik. Ama ben yine tum on yargilarimla sokaktan birsey yememek icin direnc icindeydim. Ugur bir yandan bana baski yapiyor ve ben 10 yildir yaptigim gibi tum gucumle karsi koyuyordum. Amma velakin susuz degilde hararet oyle basima vurdu ki icitigim su bile kesmez oldu beni. Ve teslim teslim oldum. Ugurun yol kenarindaki Ananas soyup satan amcaya yanasmasina razi oldum. Gunlerce soguk zincirde kilometrelerce yol asmamis taptaze Ananasi yeme sansi kac kez ayagima gelecektir ki. Evet ben de oyle dusundum . Her turlu riski goze aldim. Amcaya bir butun Ananasi soydurduk ama kalin dilimler halinde kesmesini istememiz o gunun en onemli hatasi oldu. Manju nun tercumanligi bile bunu amcaya izah etmeye yetmedi. Hayir sorun
Lisan sorunu degildi. Burada insanlarin rutinlerini bozdugunuzda geri donup normale donmeleri vakitlerini aliyor. Manjuya da kafasindakinden baska birseyi izah etip yaptirmak 15 dakika filan aliyor. Amca kac yildir o ananaslari incecik dilimliyorsa artik. Kalin dilim isteyen biz uzaylilarla tercuman araciligi ile bile iletisim kuramadi. Bir Ananasi soydurup dilimletmek 20dakikamizi aldi. Biz Ananaslarimizi isiririken sanirim amca arkamizdan soyleniyordu: Nerden cikti bu turistler , diye.
Yeni istikametimiz Bird Sanctuary idi. Bu minik yolculuklar bizim icin dinlenme firati veriyordu. Zira Gunes ve Insan kalabaligi insani tahmin edilenden cok daha fazla yoruyordu. Birde bende gore gore ogrendim. Burada devlet kapisi disinda yaptiginiz her alisverise saticinin verdigi fiyatin yarisindan baslayarak pazarlik edin. Gercekten Kabul ediyorlar verilen fiyati. Neden dunyanin heryerinden Turistlerin Aptal oldugu gibi bir dusunce var ki insanlarda anlamiyorum. Bu soylediklerim bizimkiler icinde gecerli. Yillar evvel yogurdun kilosu 250bin lira iken bize bir bardak ayrani 3 milyona satmaya calisan Manavgatli esnaf icinde bu sozlerim.
Burasi su anda sezon disinda oldugu icin bir cok yer tadilat yapiyor. Bird Sanctuary de oyleydi. Ama o hali bile beni yeterince tatmin etti . Fasilitenin bulundugu havza bir nehir kenarinda. Oyle olunca da kuslar , Timsahlar, yarasalar nehir kenarinda ve uzerindeki minik kara parcalarina konuslanmislar. Nehir uzerinde binik teknelerle yolculuk yapilabiliyor. Bizde Ugur , Manju ve ben minik bir tekne edindik kendimize . Yine standart fiyatin iki katina ama olsun. Nehirin karsisindaki kiyidaki agaclarda yuzlerce kan emici olmayan Yarasa agaclardan salkim salkim sarkmislardi. Kurekleri kullanan bey rehberlik yapti bize. Timsahlar Temmuzda yumurtladiklari icin su an civarda cok yokmuslar. Fakat o da ne karsi da nehrin ortasindaki minik adacikta caliklarin arasinda bir tanesi miskin miskin yatiyordu. Sandalcimiz bir anda tekneyi Timsahin burnun dibine kadar soktu. Hayvan bir anda urkup saldirsa tek hamlede kendini teknenin icine atabilecekti. Ben bu tedirginlikte iken Ugur karsimda benimle egleniyordu. Onu kizdirirsaymisim beni timsahlara aticakmis. Mismis da mismis. Ugur bir anda ayaga kalkti. Oyle olunca da teknenin dengesi bozuldu. Nasil tedirginim ama sakinligimi korumaya calisiyorum. Komik beyaz kadin konumuna dusmemeliyim panikleyerek. Ve bunu basardim. Megerse beyimiz teknenin kicina gecip fotograf cektirecekmis timsahi arka fona alarak. Ben de o da birer fotograf cektirdik ve sandalciyi bir an once uzaklasmasini sagladim. Fakat ne fayda adam bir baskasini daha gordu ve teknenin burnunu o yone cevirdi. Ve bu kez ilk timsahdan cok daha yakina girdi. Ben kendim kadar Timsahin huzurunu bozdugum icin de endiseleniyorum . Diger yandan da yanildigimi dusunmeye baskaldim. Nedeni de biz ne kadar hayvanlara yaklasirsak yaklasalim hayvalarin rahat rahat uyumalariydi. Zannederim ki onlarda cevrede insanlarin varligina alismislar. Neredeyse egilsem dokunabilecegim kadar yaklasitigimiz Timsahin bir kac resmini cektikten sonra nehrin biraz daha genisledigi tarafa donduk. Turnalari , Yarasalari , Kingfisherlari fotografladiktan sonra kiyiya yanastik. Ve ben bir kez daha hakli oldugumu dusundum. Hangi konuda mi hakliyim? Hemen soyliyim. Ben hep bu dunyanin aslinda Hayvalara ait oldugunu dusunurum . Biz onlarin dunyasinda konukluk ediyorken evsahibi konumuna kendimizi soktugumuza inanirim. Timsahlarla bu kadar yakinlasma yine bana ayni seyleri hissettirdi. Bir sonraki ziyaret noktasina dogru uzaklasirken yine ayni saygi ve hayranlik duygusu kapladi icimi. Ahh su Hintliler birde yazili seyler koysaymislar cevreye tadindan yenmezmis ama neyse ….
Arabamizin yonu bu kez Mysore Hayvanat Bahcesine dondu. Manju’ nun sozlerine gore Hindistanin en buyuklerinden biriymis. Hakikatten oylemis. Giris saatimizle cikis saatimiz arasi tami tamina 2 saat 15 dakika tutu ve ben ciktigimizda adim atamaz haldeydim. Hayvanat bahcesi 1892 yilinda Sri Chamarajendra Wodeyar nin ozel zooloji bahcesi olarak kurulmus. G.H. Krumbeigal adli bir Alman Bahcecilik Uzmani Park ile ilgilenmasi icin kiralanmis. Sri Chamarajendra Wodeyar bahce ve parklari cok seven bir raja imis ve sehrine saltanati sirasinda pek cok ornek kazandirmis. Bandipur Sanctuary ve Zoo onun doneminde kurulmus ve genisletilmis. Zoo 4 Hektar alanda baslayip 20 hektara kadar buyutulmus. Ayni donemde Hindistanda pek cok hayvanat Bahcesi kurulmus : Madras, Trivandrum, Calcutta, Mysore, Lucknow , Bombay, Baroda , Jaipur. FAkat Madras, Calcutta, Mysore and Trivandrum da kurulanlar bunlarin en iyileri olarak adlandiriliyorlar.
Hayvanat Bahcesi benim icin cok cok ilginc degildi. Soyleki Portekizde gordugum bahcenin yaninda cok cok muhtyesem bir yani yoktu. Iki sey disinde Beyaz Bengal Kaplani ve Bembeyaz Tavuskusu . Ugura eski tecrubelerime dayanarak oldukca iyi rehberlik yaptim ama oglen sicaginin etkisiyle pekcok hayvan siginaklarinda uyumayi secmislerdi. Ama Beyaz kaplanin buz mavisi gozleri ile karsilastigim anda sanki zaman durdu. Cevremdeki onlarca cocugun cigliklarini ve Ugurun fotograf cekemedigi cin soylendigini duymaz olmustum. Doganin en ozel canlilarindan biri ile goz gozeydim. Bu nasil bir muhtesemlikti. Ayni derece de hayranlikta birde Beyaz Tavus kusunu izledim. O nasil bir zarafetti.
http://www.mysorezoo.in/contents.php?page_id=53
Cesit cesit Kus ve kaplanlardan sonra Ugurun favorisi fillerdeydi sira. Minikleri cok sirin oluyordu , seyrine doyum olmuyordu. Ama insanin Medeniyeti ozlememesinin imkani yoktu . Neden mi ? Hayvanlara yiyecek vermeye cabalayan sersem Hint erkeklerini mi istersiniz ? Hayvanlara seslenerek uyandirmaya calisan cocuklari mi istersiniz.? Yada Kafese bakan birinin – ki bu kisi ben oluyorum - uzerine cikmaya calisanlarini mi istersiniz ? Ogretmenleri esliginde getirilmis ogrenci guruhunun sesini duyarduymaz kafeslerden uzaklasmaya basladik. Kacma kovalamaca oynar gibi olduk ama baska caresi yoktu. Aksi takdirde hicbir sey gormenize izin vermiyorlardi. Bir baska dikkat cekici olan sey ise Ogretmenlerinin onlari uyarmak yerine onlar gibi davraniyor olmasiydi. Kacma kovalamaca gibi bir gezinin sonunda yaklasik iki bucuk saat sonra ciktigimizda sanki savas gazileri gibiydik. Dokuluyorduk. Manju ya bizi yemek yiyebilecegimiz bir yere goturmesini soyledik . Sagolsun bizi bir pizzaciya goturdu. Orada verdigimiz 1 saatlik mola bizim icin dunyalara bedeldi dogrusu. Aylardir icmememk icin direndigim Kola o anda bana cennet taam’ i gibi geldi. Ama acisiz oldugu kanisiyla soyledigimiz pizza yine bizi uzdu ama aci maci o yorgunluk ve aclikla yedik ki . Acisi ertesi gun “ After burner “ olarak kendini gosterdi. Olsun herseye ragmen lezzetli ve guzeldi.
Hint restorantlarinin klasigi “ NO PORK , NO BEEF “ burda da vardi ve bizi gulumsetti. Sanirim donuste Almanyaya Gidaklayarak gelicez.
Saat nihayet 16:30 civarina gelmis ve benim butun gun iple cektigim Mysore Sarayini gormeye gelmisti sira. Mysore Sarayi yada digger adiyla Amba Vilasa sarayi Raja Wodeyar ailesi tarafinda 1897-1912 yillari arasinda yaptirilmis. 1399- 1947 yillari arasinda Mysore da hukum surmus olan Wodeyar ailesine ev sahipligi yapmis bir saray Mysore sarayi. 1638 yilinda korkunc bir yildirimla kismen zarar gormus. Bu olaydan sonra saray tamir edilirken bir yandan da genisletilmis. Fakat zamanla gosterilen ihmal nedeni ile saray 1793 de yikilmis. Ayni yere 1803 de yeni bir saray insaa edilmis. Malesef ki bu yeni saray da Princess Jayalakshmanni’ nin dugunu sirasinda bir yanginda yok olmus. Kralice Maharani Kempa Nanjammani Vani Vilasa Sannidhana , Ingiliz mimar Henry Irvin’ e ayni arazi uzerine bugunku sarayi insaa etirir. Saray 42.000.000 Rupiye mal olur.
Sarayin Indo- Gothik tarzin en guzel orneklerinden biri oldugu yazilir mimari kitaplarinda. Hindu, Musliman , Rajput, ve Gotik tazlarinin kombinasyonu olarak aciklanabiliyor bu tarzin adi. Sarayin icin de 12 adet Tapinak bulunmaktadir. En onemlileri Tanrica Shiva adina yapilmis olan Someshvara Tapinagi ile Tanrica Vishnu adina yapilmis olan Lakshmiramana Tapinagi. Sarayi 11 adet top korumakta. Sarayin Ana binasi 3 Katli olup hakim malzeme olarak Gri mermer taslar kullanilmistir. Sarayin Catisindaki 5 Kubbe Altin kaplamalarla suslenmis.
Sarayin disindan fotograf cekilmesine izin verilirken , binanin icine kamera ve benzeri araclarin sokulmasi kesinlikle yasak. Disarisindan bakildiginda da cok muazzam ve etkileyici gozukuyordu saray ama icindeki ihtisami sanirim hic kimse hayal edemez. Disindan bir kac fotograf cekimi ve voltalik zaman gecirdikten sonra yavas yavas binaya yaklasirken ikimiz de iceri girme konusundaki tereddutumuzu birbirimize belli etmemeye calisiyorduk. Ana binanin onu geldigimizde gozlerimize inanamadik. Birbirimize saskin saskin bakabildik sadece. Sebebi ise Binanin icine ayakkabi ile kimsenin girmesine izin verilmemesiydi. Daha once de soylemistim. Benim bu ciplak ayakla gezememe sorunum Hindistanda benim basimi daha cook agritacak. Tum cesaretimi toplayarak kalabaligin disinda kucuk bir antrenman yapmaya calistim ciplak ayak dolasmak icin ama ne fayda imkani yok basamiyorum. Zaten buraya geldigimden beri bildiklerimi unutup herseyi yeni bastan ogrenmeye alismaya calisirken buna yurumenin dahil olacagi aklimin ucuna gelmezdi. Ugur beni , ben kendimi zorluyorum ama imkansiz basamiyorum. Zatan parmaklarimdaki bandajlar da bana zorluk cikariyor. Sonunda pes edip araya Pratik Turk zekasini sokarak bandajlariminda yardimiyla gorevlilerden izin istemeye karar verdik. Kocam kendini feda edip terliklerini gorevlilere fis karsiliginda verdi. Zaten pek sever ciplak ayak gezmeyi ama ilerleyen dakikalarda o bile isyan atti aramizda kalsin.
Nerede kalmistik efendim ? Evet gorevliden izin istiyorduk. Terlikten ayagimi cikarip polis abilere gostermemiz Hint polislerini ikna etmek icin kafi delil oldu. Polis bizi alip kalabaligin icinden daha ilerdeki gorevlilerin yanina kadar goturup iceri soktu. Cevredekilerin acayip bakislarina alistim artik. Burda farkliydim farkli kalacaktim. Yine ogrenci guruhu yine benim ayagimi koruma cabalarim ama olsun artik icerdeyim ve beyaz kaplanla gozgoze geldigim an gibi burda da kendimi kaybettigimi animsiyorum. Ve neden ayakkabilari cikarttirdiklarini da anliyorum ote yandan. Yerlerde o kadar enfes bir yerdosemesi var ki ayakkabilarla uzerinde gezilerek onlara verilecek hasari ciplak ayakla gezdirterek en aza indirgemeye calismislar. Yerelere hayran hayran bakarken ben Ugurun ikazi ile basimi kaldirdigim da gordugum kubbedeki enfes cam isciligi, hemen az otesindeki tavanlardaki ahsap kaplamardaki oymacilik sanatinin en sahane ornekleri beynimi bu boyuttan cok otelere tasiyordu. Hayran olmamaya imkan yoktu. Salonu tavaf edercesine tavanlarini , Kubbesini , Duvarlarindaki toren illusturasyonlerini, resimlerdeki giysileri , mucevherleri beynime kazimaya calisiyordum . Zira Fotograf cekemedigim icin gorduklerimin beynime kaydedilmesi gerekiyordu. Gozlerimi cevirdigim heryerden ihtisam ve Luks akiyordu. Ipekli giysiler, Inci, Yakut, Safir takilar, Fillerin ve atlarin uzerlerindeki ipek ve altin ortuler, basliklar, susler. Hayvanlarinayaklarindaki altin halhallar. Wodeyar hanedaninin ne muhtesem bir saltanat surduklerini anlamamaya imkan yoktu. Bu ruyadan cikmama Insan kalabaliginin neredeyse tamaminin girdigi bir baska odayi farketmem sebep oldu. Herkes o yone gittihine gore orda da gormeye deger birseyler vardi.
Bizde insan seline kendimizi kati diger salona gectik. Wodeyar Hanedan ailesinin cektirdigi Fotograflar ve Yagliboya tablolar vardi burada. Bir onceki Ana salonda edindigim kanilar burdaki fotograflardaki gorduklerimle bir kez daha pekismis oldu. Rajalar, Kucuk prens ve prensesler, Kralicler oyle guzel , oyle sik, oyle degerli seyler giymisler ve kullanmislar ki etkilenmemek mumkun degil.
Bu duygularla dolasirken birden beynim kiyaslama moduna gecti. Neyi kiyasliyordum derseniz gecen sonbaharda kardesimle gezme firsati buldugum Topkapi sarayi ile kiyasliyordum Mysore Sarayini. 4 Kitaya hukmeden Osmanli Hanedaninin ikmetgahindaki sadeligin ve tevazuun farkina varmamak neredeyse imkansizdi. Oysaki bu kucuk beyligin ihtisami kimeydi , niyeydi ? Yada Topkapidaki sadeligin geldigi dusunce nerdendi? Cevremdeki olan hazineyi hayranlikla izlerken beynimdende bunlar geciyordu.
Kalabaligi takip ederek 3. bir salona gectik. Burada da hanedan ailesinin kisisel esyalarinin bir kismi ve onlara hediye edilen seyler sergileniyordu. Sergileniyordu demem sizi yaniltmasin. Hersey bir parmak toz tabakasinin altinda , kirli pis raflarda gelisis guzel dizilmis, tanitici hic bir yazi olmadan siralanmislar. Hint insanlarinin ulasabildikleri herseye dokunma hastaligindan dolayi cam tamamen el izleriyle kapli. Fildisi ve sedef islemeli kapilarin cogu ya sokulmus yada uzerlerine seffaf plasik kaplamalr koyulmus daha fazla zarar gormemeleri icin. Ana salondaki buyuk tonoz ve sutunlardaki altin kaplamalr zaten coktaan yok olmuslar parmaklanmaktan. Hani kucuk cocuklarin bellei yas donemlerinde herseyi agizlarina koyarak algilama cabasi vardir ya Hintlilerde ellerinin uzanabildigi herseye dokunmaya calisiyorlar. Sinir oluyorum buna ama ne yamarsin 1,2 milyar insan hangibirini uyaracaksin yada hangibiri bu ikazlari algilayabilecek.
Bu sinirli hal icinde yine insan seline uyarak bir ust kata dogru yolaldik. Birde Sarayin cok cok az bir kismi ziyarete acik. Cogu bolumleri kapali kapilar ardinda saklaniyor. Elbette kisisel olarak gormek isterdim bu bolumleri de ama diger yandan dusununce bu insanlarin cekirge surulerine benzer zararli etkilerini dusununce seviniyorum kapali yerlerde olduklarina. Bunlari kendi aramizda konusurken ayagimdaki terlikleri farkeden baska bir gorevli bizi farkedip kenara cekiyor ve ben girdigimden beri en 10 kez yaptigim gibi ayagimi cikarip gosterince ve izinli oldugumu anlatinca gorevli sakinlesiyor ve Milliyetimizi soruyor. Turkuz diyoruz. Ugur’ un kulagina egilip birseyler fisildiyor. Ters birseyler olmadiginin farkindayim ama tuhafda birseyler oluyor beriyandan. Ugura soruyorum. Bekle, diyor. Kucuk bir pazarlik donuyor aralarinda. Fisildassalarda duydugum rakamlardan para konustuklarini seziyorum. Bunlar olurken dikkat cekmemek icin 3-4 adim uzaklasarak yakindaki pencereden disari bakiyorum. Ugur beni yanina cagiriyor. Megerse polisin onunde bekledigi kapi Maharaja’ nin giyinme ve makyaj odasiymis ve normal sartlarda ziyarete kapali. Fakat 100 rupi karsiliginda amca bizi iceri sokabilecegini soylemis Ugur’ a . Evet Arkadaslar burda da Rusvet herkapiyi aciyormus. Ama oneri bizden gelmedigi icin vicdanlarimiz kismen rahat. 100 Rupiyi icerde amcanin avcuna sayiyoruz ve icerdeki muhtesem tahtlari gorme firsatini buluyoruz. 5 dklik kisa ziyaretimizden disari ciktigimzda digerleri karincalar gibi kapiya usustuler . E tabii insanlar hakli ordan ciktigimiza gire gorulecek birsey vardi orada. Ama polis kendi yontemleri ile olay mahallini aninda temizledi.
Ugurla kapidan cikip sadece bakislarimizla konusup guluserek koridoru takip ederek Acik toren balkonuna ulasirken yine ulasabildikleri yerleri ellemeye calisanlara soyleniyorduk. Bu balkon saniyorum Dasara Dedikleri festival zamanlarinda Saray halki ve konuklarin gect torenini izlemeleri icin duzenlenmis bir yer. Dolasirken duvarlardaki Shiva ve Vishnu Resimlerinden dolayi Ugurun sorulariyla muhatap oluyorum ama bende en az onun kadar bu konudan uzaktayim. Yunan Mitolojisini bildigim kadar Hindu Tanri ve Tanricalarini bilmedigimi ve ogrenmemem gerektigini de farkediyorum.
Kalabaligi takip etmeyi surduruyoruz. Fakat bir nokta da cikisin tersi yone donup kendimizi Tanrica Shiva adina yapilmis olan Someshvara Tapinaginin onunde buluyoruz. Ve avludaki fili farkediyoruz . Bandipur da kacirdigimiz fil safarinin yerini tutmaz ama deneyelim mi diye birbirimize bakarken Surucunun Filin kafasina patlattigi sopayi gorup aninda bu fikri kafamizdan cikariyoruz. Ters yonde oldugumuzu faredip Uguru bir an once Terkliklerine kavusturmak icin cikisa yonleniyoruz . Zira bu kadar kirli bir ortamda yalin ayak alisik olmasina ragmen gezmek rahatsiz ediyor. Bir de saat 18:00 den sonra Terlikleri alan bolum kapatiyor. Isin ucunda terlikleri kaptirmakta var. Aceleyle gidip terlikleri alip Saray bahcesine cikiyoruz ama gunun sonunda bizde bittigimizin farkindayiz. 2.5 saatlik Hayvata bahcesi gezisi simdi de burdaki 1 saatlik gezi bizi tuketiyor. Aslinda ulasmamiz gereken bir nokta daha var ; Musical Fountain. Ama Soyle bir ikilem icindeyiz Saat 19:00 da Sarayin isiklandirmasini aciliyor. Ote yanda da yine ayni saatte Musical Fountain basliyor. Ugur Saray isiklarinin acilmasiyla kapilarinda ucretsiz ziyarete acilacagini duyunca oyunu direkt Musical Fountain ‘ den yana kullaniyor. Bende her zaman ki gibi aksi yonde tercih belirtiyorum ama ikimiz de o kadar yorgunuz ki fazla direnemiyorum ve kendimizi arabaya dar atiyoruz.
Yola koyuluyoruz ama yari yoldaki trafikten anliyoruz ki orayada yetsme sansimiz cok zayif . Mysore ‘ un Bangaloreye yakinligina guvenerek Manjuya bizi eve goturmesini soyluyoruz.
2 gunluk kisa seyahatimizin beni her anlamda tatmin ettigini soylemem Uguru da ayrica keyiflendiriyor . Yola koyuldugumuzda Manju’ nun gun icinde verdigi bir sirket ici dedikodudan yola cikarak. Burda islerin nasil yurudugunden. Karnataka da ( yada tum hindistan da emindegilim ) Anti trost kanunu olmamasindan dolayi buranin en buyuk Perakende market zinciririn piysada cevirdigi oyunlari, sirket icinde islerin nasil yurudugunu, piyasadaki urun fiyatlamasini duzenleyen kanunlari konusarak yolu yariladik. 22:30 civarinda eve ulstigimizda yorgun ama keyifli bir bicimde geceye ve haftasonuna veda ederek uyumaya gittik…
Wednesday, January 2, 2008
Subscribe to:
Posts (Atom)