Thursday, January 3, 2008

Mysore gezisi

30 Aralik Pazar – Mysore

Bir onceki gun Turizm acentasinin tavsiyesine uyup degistirdigimiz rotamizin kalan kismina devam etmek icin gune erkenden basladik. 08:30 da kahvaltiya inerken asansor kapisinin onunde turkce kelimeler duydugumu zandim ama sonra burada yerel urdu dilinde kullanilan benzer kelimelerdir diyerek uzerinde durmadim. Ama bir gun once Ugurla sohbet ederken Karnataka da benimle birlikte toplam 10 Turk oldugunu karsilasma sansimiz olup olmayacagini animsadim. Fakat hayir bu benzetme degildi. Gercekten birileri Turkce konusuyordu. Sanirim Ugurun da aklindan ayni sey gecmis ki gozgoze geldik ve bakisarak anlastik. Asansorde “ Ben sana demedim mi bulucaz burda da birilerini “ dedim.

Kahvalti salonuna indigimizde Gunaydinlastik. 7 kisilik bir grupmuslar. Daha once Kuzey Hindistani gezmisler, Cok sevmisler . Simdi de Guneyi gezmek icin burdaymislar. Yilbasi ve Bayram tatilini degerlendiriyorlarmis. Chennai’ dan 8 saatlik otobus yolculugu ile gelmisler. Ayak ustu bize Kuzey de gorduklerinden kisaca bahsedip oralari mutlaka gormemizi salik vererek masalarina gectiler. Birbirimize afiyet ve iyi yolculuklar dilekleri ile ayrildik.

Otelde bulunmanin bir guzelligi olarak Omlet ve cay bulmus olmanin tadini cikarirken Ugur Gazetesini bense Kitabimi ( Emre Kongar- Tarihimizle Yuzlesmek ) okuyarak kahvalti ettik. Check out yapip ciktigimizda yine sevgili Manju kapida dakika gec kalmadan bizi bekliyordu. Butun hintliler randevularina en az yarim saat gec gitmek gibi bir aliskanlik gelistirmisken bizim Manjumuzun dakikligi ikimizi de mutlu ediyordu dogrusu.

Bugunku rotamiza Chamundi Tepelerinden baslayacaktik. Ama giderken Tepelere cok yakinda olan Lalitha Mahal sarayina ugramaya karar verdik. Mysore hakli buraya kucuk saray diyorlar. Zira Buyuk Mysore Sarayinin yanisira Krishna Raja Wadiyar IV burayi onemli konuklarini agirlamak icin ayrica yaptirmislar. Su an Otel olarak kullaniliyor. Fakat Sehri tepeden seyreden ve nispeten sehir merkezinden uzakta olusundan dolayi oldukca tercih edilen inanilmaz guzellikte bir nokta Lalitha Mahal.

Lalitha Mahalde kisa bir ziyaretten sonra Chamundi tepesinin zirvesindeki Sri Chamundeswari tapinagina yola ciktik. Tepeler Mysore merkezinde 13 km . disinda. Tapinak Mysore’ un koruyucu tanrisi Chamundeswari adina yapilmis.Tapinak orjinalinda 11. yy da yapilmis ama 1827 yilinda Mysore Krali tarafindan restore ettirilmis.

Fakat Haftasonu oldugu icin Mysore halkinin Tanrilarina sevgi ve saygilarini onlara cicekler sunarak gostermek istemelerinden dolayi o kadar kalabalikti ki kelimeler yetersiz… Insanlari ibadetleri sirasinda rahatsiz etmemek icin ve Tabii ki kirik ayagima birinin basmasi riskini alamadigimiz icin Tapinagi sadece disardan gormekle yetinmek zorunda kaldik. Tipik Turistik yerlerde oldugu gibi cevre ufak tepek seyler bir dolu satici ile doluydu. Yabanci oldugumuzun herseyimizden anlasilmasindan dolayi tabii ki satici taaruzlarina maruz kalmamak imkansiz birsey. Cogunu basariyla atlattigimizi soylemeye gerek yok sanirim. Memleketten tecrubeliyiz malum.

Ogrencilik yillarimda hergun girip ciktigim Kapalicarsida ve Sahhaflarda Turistlerin neler hissettiklerini an be an anladim. Gercekten Turist olmak zormus. Yada soyle duzelteyim Turist oldugunun bu kadar bariz belli oldugu yerlerde gezmek zormus.

Sandal Agacindan cok guzel bir kutu aldim. Bir de Kasik aldim. Ama kasigi ani olarak saklamak icin almadim malesef.. Hic akliniza gelmeyecek bir nedenle aldim. Hep soyluyorum ya ben burda gecici yerlesigim diye. Olayin yerlesiklik kismina fayda saglamak kasigin amaci. Kafalar karismadan aciklayayayim. Mutfakta tahta kasik yok beyler bayanlar. Tencereye tavaya zarar ziyan vermeye gonlum elvermedi. Evde tamamen islevsel olarak kullanmak amaci ile aldim kasigi sizin anlayacaginiz.

Tapinagin disinda Iblis Kral "Mahishasura" nin buyuk bir heykeli de gorulmeye deger bir baska guzellikti tepede. Mysore sehri adini bu tanri kralin adindan almis “Mahishooru" ,"Mysooru" yada "Mysore" .

Bir de Kral Mahishasura nin heykelinde oldugu gibi ( Fotolarda goreceksiniz bir elinde bir yilan diger elinde bir kilic tutan pala biyikli amca ) Tanri ve Tanrica illustrasyonlarinda cok fazla renk kullanimi var. Ozellikle Mavi agirlikli. Hatta o kadar ki bazilarinin ten rengi olarak mavi secilmis. Fakat Binalarin dis cephe suslemelerinde agirlikli renk sadece Sari. Yerel yonetimlerin mi kusuru bilmiyorum ama bu tip dogal yada tarihi oren yerlerinde cok fazla yazili dokuman yada aciklama bulma sansiniz yok. Bu nedenle bazi noktalar acikta kaliyor. O nedenle yaptigim kusurlar icin simdiden affola!

Tapinak ziyaretinden sonra tepeden asagiya inerken yol kenarinda sola cekip durduk. Malum burda saga cekemiyorsunuz Trafigin yonunden dolayi. Yazarken bile tuhaf hissediyor insane Sola cekmek. Neyse biz sola cektik Sehrin manzaramasina kus bakisi bir goz atmak adina. Fakat Tanrim o da ne ? Kendilerini Tanrilar gibi boyamais ve giyinmis iki ufak oglan yanimizda bitiverdi. Ne mumkun kacip kurtulmak. Yiyecek istiyorlardi. 10 000 km boyunca cantamda tasidigim ve bir turlu yeme firsati bulamadigim biskuvi paketi demek bu oglanciklarin kismetiymis. Onca yolu onlar icin tasimisim. Arabaya yonlenmem ile pesime takilmalari ayni saniyede oldu. Fakat paketi cikarirken dusundugum sey birine biskuvi verirsem digerine ne verecegimdi.? Hicbir zaman dilencilere para vermedim. Bu prensibi burda da bozmayacaktim. Oyle de yaptim. Ama icim burulmadi dersem yalan olur. Yanliz biskuviyi kapanin kosma hizi sanirim tavsanlarla kiyaslanabilir. Saniyede gozden kayboldu. O kosarken el hareketlerinden anlamadigim kadari ile Manju digeri ile paylasmasini soyluyordu ona. Ama bizden sonra neler olup bittini asla ogrenemiycegim.

O noktada bir kac fotograf cektikten sonra 500-600 m asagida Manju yine durdu. Bugun rehberimiz Manju idi. Ve cok basariliydi . Cevreme bakindigimda Arabamizin bulundugu noktada 100 metre sol yukarda Kocaman bir Inek heykeli vardi. Tek Paraca siyah tastan yapilmis Nandi ‘ nin yanindaydik. Nandi , Tanrica Shiva’ nin Boga bineginin adiydi. Onunde bulundugumuz Nandi Heykeli tum Hindistandaki Nandilerin en buyuklerinden biriydi. 4.8 metre yuksekligindeydi. Orijinalinde Beyaz tastan yapildigi halde buradaki dindarlar sayesinde Hindistan cevizi yagiyle ovuldugu icin zamanla simdiki halinei alip simsiyah olmus. Orada Oturmus Tanricanin gelisini bekliyormus.

Birde buradaki dikkat cekici sezlerden biri de Kutsal mekanlara ayakkabi ile girise izin verilmemesi. Kendi evimde bile ciplak ayakla yere basamayan biri olarak yemeklerden sonra alismam gerekekn en zor seylerden biri de bu olucak sanirim. Zira bu nedenden dolayi Nandiye de yakindan bakamadim. Evet bende kendimi su an kiniyorum sizing gibi ama olmuyor iste yapamiyorum. Insanlara ve Inanclarina saygisizlik etmemek adina da Turistligime siginmak ve rica etmek istemiyorum. Oylelikle bu ziyareti de kedinin cigere baktigi gibi uzaktan bakip yalanmakla gecistirdim.

Saat oglene yaklastikca Gunes tum yakiciligi ile tepenie cikmisti ve biz hararetten kivranmaya baslamistik. Ama ben yine tum on yargilarimla sokaktan birsey yememek icin direnc icindeydim. Ugur bir yandan bana baski yapiyor ve ben 10 yildir yaptigim gibi tum gucumle karsi koyuyordum. Amma velakin susuz degilde hararet oyle basima vurdu ki icitigim su bile kesmez oldu beni. Ve teslim teslim oldum. Ugurun yol kenarindaki Ananas soyup satan amcaya yanasmasina razi oldum. Gunlerce soguk zincirde kilometrelerce yol asmamis taptaze Ananasi yeme sansi kac kez ayagima gelecektir ki. Evet ben de oyle dusundum . Her turlu riski goze aldim. Amcaya bir butun Ananasi soydurduk ama kalin dilimler halinde kesmesini istememiz o gunun en onemli hatasi oldu. Manju nun tercumanligi bile bunu amcaya izah etmeye yetmedi. Hayir sorun
Lisan sorunu degildi. Burada insanlarin rutinlerini bozdugunuzda geri donup normale donmeleri vakitlerini aliyor. Manjuya da kafasindakinden baska birseyi izah etip yaptirmak 15 dakika filan aliyor. Amca kac yildir o ananaslari incecik dilimliyorsa artik. Kalin dilim isteyen biz uzaylilarla tercuman araciligi ile bile iletisim kuramadi. Bir Ananasi soydurup dilimletmek 20dakikamizi aldi. Biz Ananaslarimizi isiririken sanirim amca arkamizdan soyleniyordu: Nerden cikti bu turistler , diye.

Yeni istikametimiz Bird Sanctuary idi. Bu minik yolculuklar bizim icin dinlenme firati veriyordu. Zira Gunes ve Insan kalabaligi insani tahmin edilenden cok daha fazla yoruyordu. Birde bende gore gore ogrendim. Burada devlet kapisi disinda yaptiginiz her alisverise saticinin verdigi fiyatin yarisindan baslayarak pazarlik edin. Gercekten Kabul ediyorlar verilen fiyati. Neden dunyanin heryerinden Turistlerin Aptal oldugu gibi bir dusunce var ki insanlarda anlamiyorum. Bu soylediklerim bizimkiler icinde gecerli. Yillar evvel yogurdun kilosu 250bin lira iken bize bir bardak ayrani 3 milyona satmaya calisan Manavgatli esnaf icinde bu sozlerim.

Burasi su anda sezon disinda oldugu icin bir cok yer tadilat yapiyor. Bird Sanctuary de oyleydi. Ama o hali bile beni yeterince tatmin etti . Fasilitenin bulundugu havza bir nehir kenarinda. Oyle olunca da kuslar , Timsahlar, yarasalar nehir kenarinda ve uzerindeki minik kara parcalarina konuslanmislar. Nehir uzerinde binik teknelerle yolculuk yapilabiliyor. Bizde Ugur , Manju ve ben minik bir tekne edindik kendimize . Yine standart fiyatin iki katina ama olsun. Nehirin karsisindaki kiyidaki agaclarda yuzlerce kan emici olmayan Yarasa agaclardan salkim salkim sarkmislardi. Kurekleri kullanan bey rehberlik yapti bize. Timsahlar Temmuzda yumurtladiklari icin su an civarda cok yokmuslar. Fakat o da ne karsi da nehrin ortasindaki minik adacikta caliklarin arasinda bir tanesi miskin miskin yatiyordu. Sandalcimiz bir anda tekneyi Timsahin burnun dibine kadar soktu. Hayvan bir anda urkup saldirsa tek hamlede kendini teknenin icine atabilecekti. Ben bu tedirginlikte iken Ugur karsimda benimle egleniyordu. Onu kizdirirsaymisim beni timsahlara aticakmis. Mismis da mismis. Ugur bir anda ayaga kalkti. Oyle olunca da teknenin dengesi bozuldu. Nasil tedirginim ama sakinligimi korumaya calisiyorum. Komik beyaz kadin konumuna dusmemeliyim panikleyerek. Ve bunu basardim. Megerse beyimiz teknenin kicina gecip fotograf cektirecekmis timsahi arka fona alarak. Ben de o da birer fotograf cektirdik ve sandalciyi bir an once uzaklasmasini sagladim. Fakat ne fayda adam bir baskasini daha gordu ve teknenin burnunu o yone cevirdi. Ve bu kez ilk timsahdan cok daha yakina girdi. Ben kendim kadar Timsahin huzurunu bozdugum icin de endiseleniyorum . Diger yandan da yanildigimi dusunmeye baskaldim. Nedeni de biz ne kadar hayvanlara yaklasirsak yaklasalim hayvalarin rahat rahat uyumalariydi. Zannederim ki onlarda cevrede insanlarin varligina alismislar. Neredeyse egilsem dokunabilecegim kadar yaklasitigimiz Timsahin bir kac resmini cektikten sonra nehrin biraz daha genisledigi tarafa donduk. Turnalari , Yarasalari , Kingfisherlari fotografladiktan sonra kiyiya yanastik. Ve ben bir kez daha hakli oldugumu dusundum. Hangi konuda mi hakliyim? Hemen soyliyim. Ben hep bu dunyanin aslinda Hayvalara ait oldugunu dusunurum . Biz onlarin dunyasinda konukluk ediyorken evsahibi konumuna kendimizi soktugumuza inanirim. Timsahlarla bu kadar yakinlasma yine bana ayni seyleri hissettirdi. Bir sonraki ziyaret noktasina dogru uzaklasirken yine ayni saygi ve hayranlik duygusu kapladi icimi. Ahh su Hintliler birde yazili seyler koysaymislar cevreye tadindan yenmezmis ama neyse ….

Arabamizin yonu bu kez Mysore Hayvanat Bahcesine dondu. Manju’ nun sozlerine gore Hindistanin en buyuklerinden biriymis. Hakikatten oylemis. Giris saatimizle cikis saatimiz arasi tami tamina 2 saat 15 dakika tutu ve ben ciktigimizda adim atamaz haldeydim. Hayvanat bahcesi 1892 yilinda Sri Chamarajendra Wodeyar nin ozel zooloji bahcesi olarak kurulmus. G.H. Krumbeigal adli bir Alman Bahcecilik Uzmani Park ile ilgilenmasi icin kiralanmis. Sri Chamarajendra Wodeyar bahce ve parklari cok seven bir raja imis ve sehrine saltanati sirasinda pek cok ornek kazandirmis. Bandipur Sanctuary ve Zoo onun doneminde kurulmus ve genisletilmis. Zoo 4 Hektar alanda baslayip 20 hektara kadar buyutulmus. Ayni donemde Hindistanda pek cok hayvanat Bahcesi kurulmus : Madras, Trivandrum, Calcutta, Mysore, Lucknow , Bombay, Baroda , Jaipur. FAkat Madras, Calcutta, Mysore and Trivandrum da kurulanlar bunlarin en iyileri olarak adlandiriliyorlar.

Hayvanat Bahcesi benim icin cok cok ilginc degildi. Soyleki Portekizde gordugum bahcenin yaninda cok cok muhtyesem bir yani yoktu. Iki sey disinde Beyaz Bengal Kaplani ve Bembeyaz Tavuskusu . Ugura eski tecrubelerime dayanarak oldukca iyi rehberlik yaptim ama oglen sicaginin etkisiyle pekcok hayvan siginaklarinda uyumayi secmislerdi. Ama Beyaz kaplanin buz mavisi gozleri ile karsilastigim anda sanki zaman durdu. Cevremdeki onlarca cocugun cigliklarini ve Ugurun fotograf cekemedigi cin soylendigini duymaz olmustum. Doganin en ozel canlilarindan biri ile goz gozeydim. Bu nasil bir muhtesemlikti. Ayni derece de hayranlikta birde Beyaz Tavus kusunu izledim. O nasil bir zarafetti.

http://www.mysorezoo.in/contents.php?page_id=53

Cesit cesit Kus ve kaplanlardan sonra Ugurun favorisi fillerdeydi sira. Minikleri cok sirin oluyordu , seyrine doyum olmuyordu. Ama insanin Medeniyeti ozlememesinin imkani yoktu . Neden mi ? Hayvanlara yiyecek vermeye cabalayan sersem Hint erkeklerini mi istersiniz ? Hayvanlara seslenerek uyandirmaya calisan cocuklari mi istersiniz.? Yada Kafese bakan birinin – ki bu kisi ben oluyorum - uzerine cikmaya calisanlarini mi istersiniz ? Ogretmenleri esliginde getirilmis ogrenci guruhunun sesini duyarduymaz kafeslerden uzaklasmaya basladik. Kacma kovalamaca oynar gibi olduk ama baska caresi yoktu. Aksi takdirde hicbir sey gormenize izin vermiyorlardi. Bir baska dikkat cekici olan sey ise Ogretmenlerinin onlari uyarmak yerine onlar gibi davraniyor olmasiydi. Kacma kovalamaca gibi bir gezinin sonunda yaklasik iki bucuk saat sonra ciktigimizda sanki savas gazileri gibiydik. Dokuluyorduk. Manju ya bizi yemek yiyebilecegimiz bir yere goturmesini soyledik . Sagolsun bizi bir pizzaciya goturdu. Orada verdigimiz 1 saatlik mola bizim icin dunyalara bedeldi dogrusu. Aylardir icmememk icin direndigim Kola o anda bana cennet taam’ i gibi geldi. Ama acisiz oldugu kanisiyla soyledigimiz pizza yine bizi uzdu ama aci maci o yorgunluk ve aclikla yedik ki . Acisi ertesi gun “ After burner “ olarak kendini gosterdi. Olsun herseye ragmen lezzetli ve guzeldi.

Hint restorantlarinin klasigi “ NO PORK , NO BEEF “ burda da vardi ve bizi gulumsetti. Sanirim donuste Almanyaya Gidaklayarak gelicez.

Saat nihayet 16:30 civarina gelmis ve benim butun gun iple cektigim Mysore Sarayini gormeye gelmisti sira. Mysore Sarayi yada digger adiyla Amba Vilasa sarayi Raja Wodeyar ailesi tarafinda 1897-1912 yillari arasinda yaptirilmis. 1399- 1947 yillari arasinda Mysore da hukum surmus olan Wodeyar ailesine ev sahipligi yapmis bir saray Mysore sarayi. 1638 yilinda korkunc bir yildirimla kismen zarar gormus. Bu olaydan sonra saray tamir edilirken bir yandan da genisletilmis. Fakat zamanla gosterilen ihmal nedeni ile saray 1793 de yikilmis. Ayni yere 1803 de yeni bir saray insaa edilmis. Malesef ki bu yeni saray da Princess Jayalakshmanni’ nin dugunu sirasinda bir yanginda yok olmus. Kralice Maharani Kempa Nanjammani Vani Vilasa Sannidhana , Ingiliz mimar Henry Irvin’ e ayni arazi uzerine bugunku sarayi insaa etirir. Saray 42.000.000 Rupiye mal olur.

Sarayin Indo- Gothik tarzin en guzel orneklerinden biri oldugu yazilir mimari kitaplarinda. Hindu, Musliman , Rajput, ve Gotik tazlarinin kombinasyonu olarak aciklanabiliyor bu tarzin adi. Sarayin icin de 12 adet Tapinak bulunmaktadir. En onemlileri Tanrica Shiva adina yapilmis olan Someshvara Tapinagi ile Tanrica Vishnu adina yapilmis olan Lakshmiramana Tapinagi. Sarayi 11 adet top korumakta. Sarayin Ana binasi 3 Katli olup hakim malzeme olarak Gri mermer taslar kullanilmistir. Sarayin Catisindaki 5 Kubbe Altin kaplamalarla suslenmis.

Sarayin disindan fotograf cekilmesine izin verilirken , binanin icine kamera ve benzeri araclarin sokulmasi kesinlikle yasak. Disarisindan bakildiginda da cok muazzam ve etkileyici gozukuyordu saray ama icindeki ihtisami sanirim hic kimse hayal edemez. Disindan bir kac fotograf cekimi ve voltalik zaman gecirdikten sonra yavas yavas binaya yaklasirken ikimiz de iceri girme konusundaki tereddutumuzu birbirimize belli etmemeye calisiyorduk. Ana binanin onu geldigimizde gozlerimize inanamadik. Birbirimize saskin saskin bakabildik sadece. Sebebi ise Binanin icine ayakkabi ile kimsenin girmesine izin verilmemesiydi. Daha once de soylemistim. Benim bu ciplak ayakla gezememe sorunum Hindistanda benim basimi daha cook agritacak. Tum cesaretimi toplayarak kalabaligin disinda kucuk bir antrenman yapmaya calistim ciplak ayak dolasmak icin ama ne fayda imkani yok basamiyorum. Zaten buraya geldigimden beri bildiklerimi unutup herseyi yeni bastan ogrenmeye alismaya calisirken buna yurumenin dahil olacagi aklimin ucuna gelmezdi. Ugur beni , ben kendimi zorluyorum ama imkansiz basamiyorum. Zatan parmaklarimdaki bandajlar da bana zorluk cikariyor. Sonunda pes edip araya Pratik Turk zekasini sokarak bandajlariminda yardimiyla gorevlilerden izin istemeye karar verdik. Kocam kendini feda edip terliklerini gorevlilere fis karsiliginda verdi. Zaten pek sever ciplak ayak gezmeyi ama ilerleyen dakikalarda o bile isyan atti aramizda kalsin.

Nerede kalmistik efendim ? Evet gorevliden izin istiyorduk. Terlikten ayagimi cikarip polis abilere gostermemiz Hint polislerini ikna etmek icin kafi delil oldu. Polis bizi alip kalabaligin icinden daha ilerdeki gorevlilerin yanina kadar goturup iceri soktu. Cevredekilerin acayip bakislarina alistim artik. Burda farkliydim farkli kalacaktim.  Yine ogrenci guruhu yine benim ayagimi koruma cabalarim ama olsun artik icerdeyim ve beyaz kaplanla gozgoze geldigim an gibi burda da kendimi kaybettigimi animsiyorum. Ve neden ayakkabilari cikarttirdiklarini da anliyorum ote yandan. Yerlerde o kadar enfes bir yerdosemesi var ki ayakkabilarla uzerinde gezilerek onlara verilecek hasari ciplak ayakla gezdirterek en aza indirgemeye calismislar. Yerelere hayran hayran bakarken ben Ugurun ikazi ile basimi kaldirdigim da gordugum kubbedeki enfes cam isciligi, hemen az otesindeki tavanlardaki ahsap kaplamardaki oymacilik sanatinin en sahane ornekleri beynimi bu boyuttan cok otelere tasiyordu. Hayran olmamaya imkan yoktu. Salonu tavaf edercesine tavanlarini , Kubbesini , Duvarlarindaki toren illusturasyonlerini, resimlerdeki giysileri , mucevherleri beynime kazimaya calisiyordum . Zira Fotograf cekemedigim icin gorduklerimin beynime kaydedilmesi gerekiyordu. Gozlerimi cevirdigim heryerden ihtisam ve Luks akiyordu. Ipekli giysiler, Inci, Yakut, Safir takilar, Fillerin ve atlarin uzerlerindeki ipek ve altin ortuler, basliklar, susler. Hayvanlarinayaklarindaki altin halhallar. Wodeyar hanedaninin ne muhtesem bir saltanat surduklerini anlamamaya imkan yoktu. Bu ruyadan cikmama Insan kalabaliginin neredeyse tamaminin girdigi bir baska odayi farketmem sebep oldu. Herkes o yone gittihine gore orda da gormeye deger birseyler vardi.

Bizde insan seline kendimizi kati diger salona gectik. Wodeyar Hanedan ailesinin cektirdigi Fotograflar ve Yagliboya tablolar vardi burada. Bir onceki Ana salonda edindigim kanilar burdaki fotograflardaki gorduklerimle bir kez daha pekismis oldu. Rajalar, Kucuk prens ve prensesler, Kralicler oyle guzel , oyle sik, oyle degerli seyler giymisler ve kullanmislar ki etkilenmemek mumkun degil.

Bu duygularla dolasirken birden beynim kiyaslama moduna gecti. Neyi kiyasliyordum derseniz gecen sonbaharda kardesimle gezme firsati buldugum Topkapi sarayi ile kiyasliyordum Mysore Sarayini. 4 Kitaya hukmeden Osmanli Hanedaninin ikmetgahindaki sadeligin ve tevazuun farkina varmamak neredeyse imkansizdi. Oysaki bu kucuk beyligin ihtisami kimeydi , niyeydi ? Yada Topkapidaki sadeligin geldigi dusunce nerdendi? Cevremdeki olan hazineyi hayranlikla izlerken beynimdende bunlar geciyordu.

Kalabaligi takip ederek 3. bir salona gectik. Burada da hanedan ailesinin kisisel esyalarinin bir kismi ve onlara hediye edilen seyler sergileniyordu. Sergileniyordu demem sizi yaniltmasin. Hersey bir parmak toz tabakasinin altinda , kirli pis raflarda gelisis guzel dizilmis, tanitici hic bir yazi olmadan siralanmislar. Hint insanlarinin ulasabildikleri herseye dokunma hastaligindan dolayi cam tamamen el izleriyle kapli. Fildisi ve sedef islemeli kapilarin cogu ya sokulmus yada uzerlerine seffaf plasik kaplamalr koyulmus daha fazla zarar gormemeleri icin. Ana salondaki buyuk tonoz ve sutunlardaki altin kaplamalr zaten coktaan yok olmuslar parmaklanmaktan. Hani kucuk cocuklarin bellei yas donemlerinde herseyi agizlarina koyarak algilama cabasi vardir ya Hintlilerde ellerinin uzanabildigi herseye dokunmaya calisiyorlar. Sinir oluyorum buna ama ne yamarsin 1,2 milyar insan hangibirini uyaracaksin yada hangibiri bu ikazlari algilayabilecek.

Bu sinirli hal icinde yine insan seline uyarak bir ust kata dogru yolaldik. Birde Sarayin cok cok az bir kismi ziyarete acik. Cogu bolumleri kapali kapilar ardinda saklaniyor. Elbette kisisel olarak gormek isterdim bu bolumleri de ama diger yandan dusununce bu insanlarin cekirge surulerine benzer zararli etkilerini dusununce seviniyorum kapali yerlerde olduklarina. Bunlari kendi aramizda konusurken ayagimdaki terlikleri farkeden baska bir gorevli bizi farkedip kenara cekiyor ve ben girdigimden beri en 10 kez yaptigim gibi ayagimi cikarip gosterince ve izinli oldugumu anlatinca gorevli sakinlesiyor ve Milliyetimizi soruyor. Turkuz diyoruz. Ugur’ un kulagina egilip birseyler fisildiyor. Ters birseyler olmadiginin farkindayim ama tuhafda birseyler oluyor beriyandan. Ugura soruyorum. Bekle, diyor. Kucuk bir pazarlik donuyor aralarinda. Fisildassalarda duydugum rakamlardan para konustuklarini seziyorum. Bunlar olurken dikkat cekmemek icin 3-4 adim uzaklasarak yakindaki pencereden disari bakiyorum. Ugur beni yanina cagiriyor. Megerse polisin onunde bekledigi kapi Maharaja’ nin giyinme ve makyaj odasiymis ve normal sartlarda ziyarete kapali. Fakat 100 rupi karsiliginda amca bizi iceri sokabilecegini soylemis Ugur’ a . Evet Arkadaslar burda da Rusvet herkapiyi aciyormus. Ama oneri bizden gelmedigi icin vicdanlarimiz kismen rahat. 100 Rupiyi icerde amcanin avcuna sayiyoruz ve icerdeki muhtesem tahtlari gorme firsatini buluyoruz. 5 dklik kisa ziyaretimizden disari ciktigimzda digerleri karincalar gibi kapiya usustuler . E tabii insanlar hakli ordan ciktigimiza gire gorulecek birsey vardi orada. Ama polis kendi yontemleri ile olay mahallini aninda temizledi.

Ugurla kapidan cikip sadece bakislarimizla konusup guluserek koridoru takip ederek Acik toren balkonuna ulasirken yine ulasabildikleri yerleri ellemeye calisanlara soyleniyorduk. Bu balkon saniyorum Dasara Dedikleri festival zamanlarinda Saray halki ve konuklarin gect torenini izlemeleri icin duzenlenmis bir yer. Dolasirken duvarlardaki Shiva ve Vishnu Resimlerinden dolayi Ugurun sorulariyla muhatap oluyorum ama bende en az onun kadar bu konudan uzaktayim. Yunan Mitolojisini bildigim kadar Hindu Tanri ve Tanricalarini bilmedigimi ve ogrenmemem gerektigini de farkediyorum.

Kalabaligi takip etmeyi surduruyoruz. Fakat bir nokta da cikisin tersi yone donup kendimizi Tanrica Shiva adina yapilmis olan Someshvara Tapinaginin onunde buluyoruz. Ve avludaki fili farkediyoruz . Bandipur da kacirdigimiz fil safarinin yerini tutmaz ama deneyelim mi diye birbirimize bakarken Surucunun Filin kafasina patlattigi sopayi gorup aninda bu fikri kafamizdan cikariyoruz. Ters yonde oldugumuzu faredip Uguru bir an once Terkliklerine kavusturmak icin cikisa yonleniyoruz . Zira bu kadar kirli bir ortamda yalin ayak alisik olmasina ragmen gezmek rahatsiz ediyor. Bir de saat 18:00 den sonra Terlikleri alan bolum kapatiyor. Isin ucunda terlikleri kaptirmakta var. Aceleyle gidip terlikleri alip Saray bahcesine cikiyoruz ama gunun sonunda bizde bittigimizin farkindayiz. 2.5 saatlik Hayvata bahcesi gezisi simdi de burdaki 1 saatlik gezi bizi tuketiyor. Aslinda ulasmamiz gereken bir nokta daha var ; Musical Fountain. Ama Soyle bir ikilem icindeyiz Saat 19:00 da Sarayin isiklandirmasini aciliyor. Ote yanda da yine ayni saatte Musical Fountain basliyor. Ugur Saray isiklarinin acilmasiyla kapilarinda ucretsiz ziyarete acilacagini duyunca oyunu direkt Musical Fountain ‘ den yana kullaniyor. Bende her zaman ki gibi aksi yonde tercih belirtiyorum ama ikimiz de o kadar yorgunuz ki fazla direnemiyorum ve kendimizi arabaya dar atiyoruz.

Yola koyuluyoruz ama yari yoldaki trafikten anliyoruz ki orayada yetsme sansimiz cok zayif . Mysore ‘ un Bangaloreye yakinligina guvenerek Manjuya bizi eve goturmesini soyluyoruz.

2 gunluk kisa seyahatimizin beni her anlamda tatmin ettigini soylemem Uguru da ayrica keyiflendiriyor . Yola koyuldugumuzda Manju’ nun gun icinde verdigi bir sirket ici dedikodudan yola cikarak. Burda islerin nasil yurudugunden. Karnataka da ( yada tum hindistan da emindegilim ) Anti trost kanunu olmamasindan dolayi buranin en buyuk Perakende market zinciririn piysada cevirdigi oyunlari, sirket icinde islerin nasil yurudugunu, piyasadaki urun fiyatlamasini duzenleyen kanunlari konusarak yolu yariladik. 22:30 civarinda eve ulstigimizda yorgun ama keyifli bir bicimde geceye ve haftasonuna veda ederek uyumaya gittik…

Monday, December 31, 2007

Mysore a yolculuk

29-30 Aralik 2007 C.tesi & Pazar

Yilbasinda Dubai de yaptigimiz planlarimiz Vize engeline takilinca biz de rotamizi civarda bir rotaya cevirip Domestik kesifler yapmayi tercih etmeye karar verdik.

Bangalore 5.7 milyon nufusu ile 192.791 km2 alan uzerinde , Kannada , Urdu ve Telugu dillerinin yaygin oldugu Hindistanin guneyinde Karnataka eyaletinin baskentidir. Fakat bu eyaletin ilk ve en eski baskenti olan MYSORE’ a 2 gunluk kisa bir tur duzenledik. Bunun icin bir gece onceden yapilan kucucuk bir bavul bizim icin kafi olacak dusuncesiyle ikimize tek bir bavul hazirlayip sabah 06:30 da soforumuz Manju rehberliginde yola ciktik. Son 8-10 yil icinde Bilisim sektorunun elinin Bangaloreye degmesi sonucu sehrin kontrolsuz sekilde buyumesinin kismen sahitleri olduk. Sehirin disina dogru ciktikca sefalet ve pisligin boyutlarini gozlerimizle gorduk. Yolda Ugurla sohbetimizde de sik sik konu oldugu gibi ulkelerin gelismislik duzeyleri ne kadar asagilardaysa dinlerin Insanlar uzerindeki gucu ve kontrolunun aksi oranda buyudugunu gorebilme imkani bulduk. Sabahin o saatinde karnini doyurmak yerine Tanrilarina cicekler adamayi secen insanlar doluydu sokaklar. Gune boyle baslamak onlari daha mutlu ediyor olmali.

Ama yeni bir ulke kesfederken hep yaptigim gibi insanlari kendi deger yargilarimla , yasam bicimimle kiyaslamak yerine onlarin kosullarini ve zaman dilimlerini baz almaya calisarak degerlendirmek icin caba sarfediyorum. Kimseyi kucuksemeyi , asagilamayi , yadirgamayi kendime hak gormuyorum. Onlarin dunyayi algilama bicimleri , yasamdan haz alma bicimleri buydu ve bize dusen sadece saygi gostermektir.

Yolu sadece cevreyi izleyerek tukettik sanirim cunku hep soyledigim gibi burasi bambaska bir dunya ve bizim gibiler icin kesfedilcek o kadar cok sey var ki !

Yolda gectigimiz kasabalarin sabah telasi gorulmeye degerdi. Insanlar biryerelere gidebilme telasina kitlenmis durumda cevrelerindeki baska hicbir seyle ilgili degiller. Haftasonu olmasina ragmen kucuk cocuklarin sirtlarinda henuz neden olsdugunu bilmedigim bir sekilde okul uni formlari ile okul yolundalardi. Yol kenarlari Hindistan cevizi saticilari ile doluydu. Cevizin ferahlatici ve doyurucu etkisi yadsinamaz bir gercekti ve denemeliydik. Buraya sadece gozlerimizle tanik olmak haksizlik olurdu . Buna damagimizi da dahil etmeliydik ve bizde bunu yaptik. Hala yerel yemeklerle mucadele halinde oldugumuzuda unutmamak gerektiginden sabah yanimiza hazirladigim kucuk sandviclerimiz ve minik termosdaki cayimizla kahvaltimizi etmek hayalindeydim ama manju buna izin vermedi. Soyle ki cok suratli kullandigi icin arabayi dogrusu cesaret edemedim bu plani uygulamaya. Yolumuz 150 km lik bir mesafeydi. Yari yolda Manju bir Caffe shop da durdu neyse ki. ! Onun icin ozel Vejeteryan hazirladigim sandvicleri ona verip biz bir elimizi yuzumuzu yikayalim diye Caféye girdik. Sonra birde kahve icelim gelmisken dedik. Ama ben nerden bile bilirdim ki Bastille de yedigim Browniden sonra hayatimda yedigim en lezettli Browniyi bu yol ustu cafesinde bulacagimi. Planladigimin disinda ama cok lezzetli bu kahvaltidan sonra yola koyulduk. Ramanagaram ve Channapatna ve Mandya guzargahini takiben Mysore’ a ulastik.

Mysore Wondeyar Maharajalarinin saltanat yillarina ait cok fazla kalintilara sahip gercektten gorulmeye deger bir eski baskent. 950.000 kisilik bir nufusu barindiriyor. Tahta resimler, Ipek , Sandal Agaci sehrin en onemli urunleri. Sehri Ashtanga Yoga’ nin da merkezi ayni zamanda. Gerek Alisveris yapmak , gerek tarihi ve dogal yerleri gezmek ve gerekse de Yoga ile bedeninizi egitmek , ruhunuzu arindirmek istiyorsaniz Mysore kacirilmaz bir firsatlar sehri.

Mysore’ un mistik adi Mahisuru dur. Bu adi Tanrica Chamundi ‘ nin esir ettigi iblis Mahishasuradan alir. Mysore Vijayahganar imparatorluguna 1399 - 1565 yillari arasinda baskentlik yapmistir. 1565 de imparatorlugun cokusumden sonra bagimsizligini ilan etmistir. 18. yy’ in ilk ceyreginde Hyder Ali ve Tipu sulatinin tahta el koymasi disinda Wodejar lar 1947 yilina kadar burada hokum surmuslerdir. 1956 yilinde yeni cumhuriyetin sekillenmesinden sonra wodejarlar eyaletein basinda vali olarak kalmislardir.

Mysore ulasir ilasmaz otelimiz Hotel Ragaallis ‘ e yerlestik bavullarimizi odaya biraki asagida Ugur ‘ un sekreterinin bize tavsiye ettigi seyahat ajansindaki adam ile irtibata gectik. Gelmeden kendimize cizdigimiz guzergahi tamamen degistirerek bizi Bandipur Milli Parkinda Safariye yonlendirdi. Bu sekilde daha pratik ve daha az yorucu bir rota olacagini soyledi. Yanildigini ertesi gun anladigimizda cok gec olucakti.

Sirt cantamizdaki minik erzakimizla birlikte 80km lik Bandipur yoluna koyulduk. Bandipur milli Parki Tamil Nadu – Karnataka sinirimda 880 km2lik br alanda kurulu icinde 5000 asya fili Gaur’ lar ( Asya bizonlari ) Chital’ ler ( benekli ceylanlar ) panterler, Tembel ayilar , Langurlar (Hindistan'da yaşayan, kül rengi veya kırmızıya çalan sarı tüylü, büyük bir maymun ) , Sambar’ lar ( Asya ceylanlari ) barindiran muhtesem bir park. 80 adet Kaplan rapor edilmis bu parkta ama cok nadir insanlara gorundukleri soyleniyor.

File binmek hayali ile yola cikmistik. Kisi basi 50 rupe karsiligi 4 kislik gruplar halinde Fil safari yapilior bu parkta. Araba ile parkda dolasmak kesinlikle yasak. Fil safari disinda 25rupe karsiliginda Orman idaresinin duzenledigi saat basinda kalktan otobus turlari ile de parki gorebilme sansiniz var. Unutmadan bu fiyatlar yerel halk icin gecerli. Turistik tum merkezlerde fiyatlar yabancilar icin en az iki kati hatta 5 katina kadar cikabiliyor. Eee ne demis atalar herkes tuttugunu opuyor malum !

Parka ulasmamis 2 saatimizi aldi. Yerel saat ile oglenden sonra 15:30 da orda oldugumuzda ogrendik ki Fil safari 17:00 den once yokmus. Eger Fil Safariye kalirsak otele cok gec donecek ve yemegi kacirip tum gece ac kalicaktik. Zira burada 23:00 den sonra heryer kapali. Malesef Fil safariyi bir baska zaman birakip otobuse binmeyi sectik. 55 dakikalik otobus gezisinde ( sansim sagolsun ) Maymun ve Chital ‘ ler disinda fazla bir sey goremeden geri donduk. Zaten orman yonetimi kocaman bir uyari yazmis yola cikanlara bir sey goremeden donebilirsiniz diye. Piyango bize vurdu. Otobusde yerel bir ziyaretci otobus soforune niye bir sey gormedikleri konusunda sert cikislarda bulundu ama adamin bir sucu yok ki orasi Hayvanat bahcesi degil ki dogal ortam . Hayvancilarin cani gorunmek istemedi o gun insanlar ne yapsin. Bizde ayni husran duygulari icinde geri yola ciktik. Otele dondugumuzde 450 km.lik yolun verdigi yorgunlukla yemege gittik. Artik yavas yavas yemekler konusunda fikrim var. Cok karnim doymasa da ac da kalmiyorum. Naan adinda bir ekmekleri var. Sormayin sanirim sicak ve naan ile kendimi imha edebilirim. Bizim gozlememize cok benziyor. Sadesi, Tereyaglisi, Pataeslisi, Kiymalisi ve sarmisaklisi var.

Yemek yendikten sonra gunun yorgunlugu kendini siddetle gosterdi. Ben de zaten artik karsi koyacak durumda olmadigim icin nasil sizdigimi animsamiyorum bile..

Bazi kaynaklar vereyim :

http://en.wikipedia.org/wiki/Naan

http://www.mysoretourism.org/index.htm

http://www.junglelodges.com/resort_overview.asp?resort=Bandipur

http://www.youtube.com/watch?v=ZXOSO6nU_Z8