26 Aralik 2007 yerel saat 14:00
Uzun bir ucusun ardindan yorgun olmama gerektigi halde hic yorgun hissetmiyorum sanirim Bangalore’ nin havasindan olsa gerek. Dolayisi ile hic uyumadim. Gun agardiktan sonra sadece 2 saatlik uyku ile 12 de yataktan ciktim . Evde yiyecek pek birsey olmadigindan birseyler yemek icin disariya cikmamiz gerekiyor.
Manjunath geceden tembihli oldugu icin 13:00 de asagidaydi. Sadece telefon ile Ugur’ a geldigini bildirmekle yetiniyor. Gerisi onun icin asagida otoparkta beklemekten ibaret. Teleffuzunu cok iyi anlamiyorum ama yine de Ingilizcesi fena degil. Gelmeden once okuduklarimin verdigi endise ile ( sokaktan birsey yememek ve icmemek ) yanimda getirdigim termosa dolaptan biraz su koyup sirtcantami da alip ilk gunduz deneyimime gidiyorum.
Gece ne kadar serin ise gunduzde bir o kadar sicak. Fakat ben evin serinligine aldanip uzun kollu beyaz T-shirt umu giymenin pismanligi icindeyim. Araba sehir tarfigine karistigi andan itibaren dehsetim katlanarak artiyor. Neden mi ? Neden olacak trafik tam bir jungle. Kimse kural tanimiyor. Herkes kendini yola atiyor. Bu herkese yayalar , Arabalar , tuk tuklar, Motosikletler dahil. “ Ben ne kontrol edicem cevremi arkamdaki dusunsun” mantiginda tum suruculer. Herkesin eli Klaksonlarda. Yol boyunca duyulan tek ses bip bip bip bip bip bip bip … Direksiyonlarin sag tarafta olmasina alisamiyorum. Suruculeri gormek icin devamli sol koltuga bakiyorum. Bazen orada gordugum cocuklar beni panige surukluyor. Anlik panigimi direksiyonlarin sag tarafta oldugunu animsamam sonlandiriyor. Tuk tuk larin sadece yolcu degil yuk tasidigini bile gordum. Yolcular bazen tuktuklarin acik olan yanlarindan sarkiyorlar. Kisaca burada herkes sans eseri yasiyor.
Giderken yolkenarlarindaki minik Sapellerde oriental meryem analar ( kendilerine gore giydirip , yuz cizmisler ) , arabalarin aralarinda dolasip dilenen yada musteri arayan (hala emin degilim) escinsel hintli erkekler, kocaman muhtesem bir Camii, kulagima gelen ezan sesleri beynimde binlerce hucreyi faatliyete geciren uyaranlar oldular.
Burda Trafikte zaman kavramini yitiriyorum. Ne kadar surdu o carsi gibi yere gitmemiz bilmiyorum. Ugur geldik , dedi. Indim. Nasil sicaak bu ! Ama sansliyiz yine de rutubet cok yok. Vicik vicik terlemiyorum. Carsiya girdik. Kapida minik bir aramadan gectik. Fakat neden herkesin bana baktigini cozemiyorum. Ugura sordum ; Alisirsin , dedi. Benim Esmer kocam bile burda bembeyaz inanamiyorum. Carsinin icindeki suslu noel agacinin onunde cocuklar uyduruk bir Santa kuklasi ile Fotograf cektirip mutlu oluyorlar. Fakirligin gozu kor olsun , diye sesli dusundum. Ugur onlar fakir degil aksine zenginler ve cok mutlular, diye beni uyardi. Sasirdim hatta sasoordooom o kadar yani ! Ama o andan sonra ne kadar daha fakir olunabilecegi konusunda bir fikrim oldu. Cunku yol kenarinda toz toprak icinde tipki bizim cingenelerimiz gibi yasiyanlari gorunce anladim asil sefaletin ne boyutta oldugunu.
Ayagimi kalabaliktan korumaya calisara en ustteki yemek yenebilecek yerlere ulastik ama o ne ? Sadece yerel yiyecekler var. Kahvalti da bile bildiginiz sicak yemek yiyorlar. Ve yine agir koku. Acim ama bu kokuda bir sey yiyecegimi sanmiyorum. Ugura sen al belki senin tabagindan alirim deyip etrafi izlemeye devam ediyorum. Ayni anda etrafta beni izliyor. Yavas yavas kabulleniyorum. Farkliligimi ve dikkat cekisimi. Hem huzursuz hem keyifliyim. Ugur siparisini verdi ve Masaya geri dondu. Tepsisinde gelen sey Kizarmis makarna uzerinede soslu tavuk sote. Kizarmis makarna nasil olur demeyin olmus. Citir citir birsey olmus. Ugur buyur ediyor ama tereddutluyum. Neyse bir catal atiyorum ve cizgifilmlerdeki dragonlar gibi agzimdan ates sactigimi saniyorum. Bu ne kadar aci boyle. Bu hic aci degilmis. Bundan aci yiyecekler varmis. Sosa bulanmadan baharatlanmadan yenecek hicbirsey bulma sansiniz yok. Eger baharat sevmezseniz ac kaldiginizin resmidir.
Ugur’ a afiyet olsun diyerek yanimdaki siseden sadece su icebiliyorum bu kokuda. Zamanla belki alisicam ama simdi degil. O koca carsida satilan seylerin yaninda bizim mahmutpasa mamullerinin Paris kreasyonu gibi kalacagini farketmek de o gunku kesiflerimden biri oldu..
Erkekler genelde daha cagdas gorunumlu her ne kadar 1950 model olsalarda. Ama kadinlar , genc kizlar, minnacik kiz cocuklari bile “ Sari” giyiyor. Hani su cevrelerini sardiklari kumas dolusu giysiler varya eminim filmlerde gormussunuzdur. Pantolun T-shirt giyen kiz bulmak cok nadir. Bunlari sesli dusunurken Ugurdan asil bomba geliyor. Megerse cinsiyet fasizmi bu topraklarda da kanli hukumranligini surduruyormus. Burada bebeklerin cinsiyetlerini ultrason ile ogrenmek kanunen yasakmis. Cunku bazi babalar kiz cocuklarini istemedikleri icin bebeklerin canina kastedilebiliyormus. Dehset icindeyim. Ama oyle.
Donerken dondurma ve biraz paketli dilim ekmeklerden aldik. En azin evdekilerle yapabilecegim minik sandwich acligimi biraz bastiracaktir. Ilk yerel yiyecek deneyimin husran olusu tatsiz bir durumdu ama daha onumde uzun zaman vardi.
Buzdolabina birseyler almak lazimdi. Manjunath bizi hep alisveris yaptiklari bir Pazar yerine goturdu. Evet Evet bildiginiz Pazar yeri. Sebze meyve sattiyorlar kadinlar . Burdaki kisa deneyim bile bana Kadinlarin bizde oldugundan bile daha asagilik kosullarda yasadigini gosterdi . Domates, Bezelye ( ayiklayarak satiyorlar) Patates, Karpuz, uzum , adlarini bilmedigimz 3 cesit yerel meyve aldik. Ve aldigimiz onca seye 5 yada 8 avro ya karilik gelen bir para verip eve donduk…
Insan boyle deneyimlerden sonra cok daha iyi anliyor Insan olmanin ne kadar yuce bir sifat oldugunu. Bunun degerini bilip hakkini vererek yasamamiz gerektigini. Elimizdeki degerlerin aslinda bize her gun ne kadar sansli oldugumuzu fisildadigini , bu fisiltiya kulak kapamanin buyuk bir bencillik olacagini.
Hazirladigim minik sandvicler ve aldigimiz meyvelerle yedigimiz aksam yemegi ile geceye ulastik. Burda yasam hem cok zor hem cok kolay icinde bulundugun sartlara gore. Eger cok dusuk bir kastta bir hintli iseniz her sabah sizi banbaska bir tutunma mucadelesi beklerken, eger bizim gibi beyaz tenli expat’ lar olarak burda yasarsaniz aksine bir o kadar kolay oluyor. Yasamin ve Dunyanin adaletsizligine lanet ederek basimi yine hala alisamadigim yastigima koyarken bunlari dusunuyordum…
Friday, December 28, 2007
25 Aralik 2007 Pazar Yerel saat : 03:15 pm
Nihayet Havaalani ana binadan cikmak uzereyim. Yeni gezegenime ilk adimlarimi atiyorum. Her ucus cikisi gozuken konuklarini bekliyen kabalik burdada var. Ama bir fark var. Herkes kapinin en az 3 metre uzaginda ve platformun altinda bekliyor. Cikis kapisi yerden 1,5 metre yukseklikte bir platforma aciliyor ve bir rampa yardimiyla otoparka uzaniyor. Dikkatimi ceken bir sey var ama : Platformun uzerinde bekliyen tek sahis Ugur. Neden oldugunu sohbetimizin ilerleyen zamaninda ogrenicegim. O noktaya kadar gelebilmek ve orada beklemek icin 60INR ( Indian Rupy- bildigin Yetaalee-YTL iste ) para odemek gerekliymis. Orta sinif bir hintli icin sanirim oldukca yuksek bir rakam bu. Henuz INR ‘ in alis degerini kafamda oturtabilmis degilim. Zaten Ekonomi tahsili yapmis olsam da para ile aram hic bir zaman iyi olmadi, olamadi.
Az once Otopark dedigime bakmayin siz. Bu bahsettigim yer 10 arabalik bir alan sadece . Bu 10 arabadan biri sirketin bize tahsis ettigi Honda imis . Sofor Manjunath hemen Ugur’ un elinden cantalari aldi. Aldi degil kapti desem daha dogru bir tasfir olur. 1.70 boylarinda 60 kilo tahminimce genc bir adam Manjunath. Ugur ile olan sohbetlerimden biliyorum ki isini kaybetmekten deli korkan bir genc adam. Merakli , cok konuskan ama bir o kadar da Ugurdan cekinen biri. Yeni gezegende yakindan tanidigim ilk zuzayli da denebilir onun icin. Bildigim kadari ile 100 Avroya esit bir para karsiliginda 24 saat mesai dahilinde calisiyor. Hayatimda kisisel hizmetimde kimseyi calistirmamis olan ben ozunde bu durumdan cok rahatsizim ama elimden gelen birsey yok. Bu gezegenin duzeni bu. Efendiler ve hizmet edenler var. Ve bizde ilk defa Efendiler klasmanindayiz. Bundan had safhada rahatsiz olsam bile durup dusundugum zaman duruma boyun egmekten baska carem yok.
Zira burada rayli tasimacilik henuz insaat asamasinda. Ertesi gunlerde gordugum Belediye Otobusleri ise 1950lerden kalmis. Trafige bile cikmamasi gereken hurdalar. Ve yolculari erkek agirlikli. Beyaz genc bir kadin olarak Otobuslerde cok hos seyahat edebilecegimi sanmiyorum. Icinizden sanki Lady Diana’ sin binersen olmezsin , diye geciriyorsaniz hatirlatayim ki daha 1 hafta bile olmadi . Sudan cikmis balik gibi hissediyorum. O cesareti bulamiyorum kendimde. Otobusler disinda “ took took yada tuk tuk “ denilen uc tekerlekli motorsiklet taksiler ulasimda kullaniliyor. Zaten nereye nasil gidilecegini , Adres vererek mi gidecegimi yada tarifle mi gittiklerini bilmiyorum bu tuk tuklarin. Ayrica sanirim Ingilizce bilenini bulmak da bir baska sorun olmali – gorucez- Hal boyle olunca gonulsuzde olsa Manjunath’ in verdigi hizmeti Kabul etmek zorundayim.
Bavullar bagajda , Ugur ve ben arka koltukta yola koyulduk. Cevreme baktikca Adanaya bundan 11 yil once ilk gidisimde hissettiklerimin aynini hissediyorum. Yikik dokuk bir suru bina, aralarinda Ingilizlerden kaldigi belli olan baska binalar, yol kenarlarindaki cop yiginlari, kirik kaldirim taslari, belediye cukurlari acilmis ve oylece birakilmis, dev palmiye agaclari, tanimadigim egzotik baska agaclar. Geceyarisini coktan gectigi icin pek kimseler yok sokaklarda. Burda gece 11 den sonra yasam cok fazla yokmus. 20dk civari bir yolculuktan sonra evimizin bulundugu siteye geldik. Bizim gibi yabancilar ve bol parali yerli halkin tercih ettigi korumali bir binaya girdik. Araba asagiya otoparkka kivrildi. Asansorun onune kadar getirdi bizi Manjunath. Saygiyla bavullari asansor onune birakti ve izin istedi. Cok gerekmedikce yukari cikmiyor zaten. Genellikle asagida beklemeyi tercih ediyor. Bizde onun aliskanliklarini bozmayip onun bazi isteklerini oldugu gibi kabulleniyoruz. Sanirim boylesi onun icin daha kolay. Bilirsiniz degisiklik cesaret ister ve kolay gecis yapilmaz yeni sartlara , yeni ortamlara , yeni insanlara. Bizde kendi soklarimiza birde ona yasatacaklarimizi eklemiyoruz boylelikle. O hizmetini bu sartlarda sunuyorsa varsin oyle kalsin. Belki gunler gectikce bu soylediklerim degisir , simdilik bunu dogru bulduk ve uyguladik.
3. kattataki daireye ciktigimda da bambaska bir sok yasadim. Cok buyuk ev gordum ama boylesini gormemistim. Yaklasik 300-350m2 civarinda , 4 yatak odasi , 4 banyo ve tuvalet ( her odaninki kendi icinde ) , 8 balkon, yukarda kocaman bir teras ve 8 kisinin rahatlikla yemek yiyebilecegi bir mutfak, tavanlar en az 3 metre yukseklikte. Mobilyalar sade ama elegant.
Henuz plastic kapi ve pencereler buralara gelmemis sanirim. Yada sicak yerlerin klasik tercigi dogramalar ; ahsap. Duvarlarda yerel elisi tablolar …
Evi cok gezmedim bunlar ilk gozucu teshislerim yerel saat 5 e geliyor. Yatmaliyim. Ama uykum yok ki. Ama yine de yatsam iyi olur. Ilerleyen gunler icin boylesi daha iyi olacak…
Nihayet Havaalani ana binadan cikmak uzereyim. Yeni gezegenime ilk adimlarimi atiyorum. Her ucus cikisi gozuken konuklarini bekliyen kabalik burdada var. Ama bir fark var. Herkes kapinin en az 3 metre uzaginda ve platformun altinda bekliyor. Cikis kapisi yerden 1,5 metre yukseklikte bir platforma aciliyor ve bir rampa yardimiyla otoparka uzaniyor. Dikkatimi ceken bir sey var ama : Platformun uzerinde bekliyen tek sahis Ugur. Neden oldugunu sohbetimizin ilerleyen zamaninda ogrenicegim. O noktaya kadar gelebilmek ve orada beklemek icin 60INR ( Indian Rupy- bildigin Yetaalee-YTL iste ) para odemek gerekliymis. Orta sinif bir hintli icin sanirim oldukca yuksek bir rakam bu. Henuz INR ‘ in alis degerini kafamda oturtabilmis degilim. Zaten Ekonomi tahsili yapmis olsam da para ile aram hic bir zaman iyi olmadi, olamadi.
Az once Otopark dedigime bakmayin siz. Bu bahsettigim yer 10 arabalik bir alan sadece . Bu 10 arabadan biri sirketin bize tahsis ettigi Honda imis . Sofor Manjunath hemen Ugur’ un elinden cantalari aldi. Aldi degil kapti desem daha dogru bir tasfir olur. 1.70 boylarinda 60 kilo tahminimce genc bir adam Manjunath. Ugur ile olan sohbetlerimden biliyorum ki isini kaybetmekten deli korkan bir genc adam. Merakli , cok konuskan ama bir o kadar da Ugurdan cekinen biri. Yeni gezegende yakindan tanidigim ilk zuzayli da denebilir onun icin. Bildigim kadari ile 100 Avroya esit bir para karsiliginda 24 saat mesai dahilinde calisiyor. Hayatimda kisisel hizmetimde kimseyi calistirmamis olan ben ozunde bu durumdan cok rahatsizim ama elimden gelen birsey yok. Bu gezegenin duzeni bu. Efendiler ve hizmet edenler var. Ve bizde ilk defa Efendiler klasmanindayiz. Bundan had safhada rahatsiz olsam bile durup dusundugum zaman duruma boyun egmekten baska carem yok.
Zira burada rayli tasimacilik henuz insaat asamasinda. Ertesi gunlerde gordugum Belediye Otobusleri ise 1950lerden kalmis. Trafige bile cikmamasi gereken hurdalar. Ve yolculari erkek agirlikli. Beyaz genc bir kadin olarak Otobuslerde cok hos seyahat edebilecegimi sanmiyorum. Icinizden sanki Lady Diana’ sin binersen olmezsin , diye geciriyorsaniz hatirlatayim ki daha 1 hafta bile olmadi . Sudan cikmis balik gibi hissediyorum. O cesareti bulamiyorum kendimde. Otobusler disinda “ took took yada tuk tuk “ denilen uc tekerlekli motorsiklet taksiler ulasimda kullaniliyor. Zaten nereye nasil gidilecegini , Adres vererek mi gidecegimi yada tarifle mi gittiklerini bilmiyorum bu tuk tuklarin. Ayrica sanirim Ingilizce bilenini bulmak da bir baska sorun olmali – gorucez- Hal boyle olunca gonulsuzde olsa Manjunath’ in verdigi hizmeti Kabul etmek zorundayim.
Bavullar bagajda , Ugur ve ben arka koltukta yola koyulduk. Cevreme baktikca Adanaya bundan 11 yil once ilk gidisimde hissettiklerimin aynini hissediyorum. Yikik dokuk bir suru bina, aralarinda Ingilizlerden kaldigi belli olan baska binalar, yol kenarlarindaki cop yiginlari, kirik kaldirim taslari, belediye cukurlari acilmis ve oylece birakilmis, dev palmiye agaclari, tanimadigim egzotik baska agaclar. Geceyarisini coktan gectigi icin pek kimseler yok sokaklarda. Burda gece 11 den sonra yasam cok fazla yokmus. 20dk civari bir yolculuktan sonra evimizin bulundugu siteye geldik. Bizim gibi yabancilar ve bol parali yerli halkin tercih ettigi korumali bir binaya girdik. Araba asagiya otoparkka kivrildi. Asansorun onune kadar getirdi bizi Manjunath. Saygiyla bavullari asansor onune birakti ve izin istedi. Cok gerekmedikce yukari cikmiyor zaten. Genellikle asagida beklemeyi tercih ediyor. Bizde onun aliskanliklarini bozmayip onun bazi isteklerini oldugu gibi kabulleniyoruz. Sanirim boylesi onun icin daha kolay. Bilirsiniz degisiklik cesaret ister ve kolay gecis yapilmaz yeni sartlara , yeni ortamlara , yeni insanlara. Bizde kendi soklarimiza birde ona yasatacaklarimizi eklemiyoruz boylelikle. O hizmetini bu sartlarda sunuyorsa varsin oyle kalsin. Belki gunler gectikce bu soylediklerim degisir , simdilik bunu dogru bulduk ve uyguladik.
3. kattataki daireye ciktigimda da bambaska bir sok yasadim. Cok buyuk ev gordum ama boylesini gormemistim. Yaklasik 300-350m2 civarinda , 4 yatak odasi , 4 banyo ve tuvalet ( her odaninki kendi icinde ) , 8 balkon, yukarda kocaman bir teras ve 8 kisinin rahatlikla yemek yiyebilecegi bir mutfak, tavanlar en az 3 metre yukseklikte. Mobilyalar sade ama elegant.
Henuz plastic kapi ve pencereler buralara gelmemis sanirim. Yada sicak yerlerin klasik tercigi dogramalar ; ahsap. Duvarlarda yerel elisi tablolar …
Evi cok gezmedim bunlar ilk gozucu teshislerim yerel saat 5 e geliyor. Yatmaliyim. Ama uykum yok ki. Ama yine de yatsam iyi olur. Ilerleyen gunler icin boylesi daha iyi olacak…
Thursday, December 27, 2007
Ilk kitap
Cok az kitap vardir beni bir sokulta tuketme durtusuyle kaplayan...
Duygu Asena' nin ne kadar erken oldugunu...
YAsasaydi yasamima daha kimbilir neler katicagini " Ask gidiyorum demez" i okurken anladim..
Selin, Bora , Demet, Sinan ve Guler' in yasadiklari bana yasadiklarimi , yasamadiklarimi , yasayamadiklarimi tekra tekrar tekrar anlatti anlatti anlatti.
10.5 saati Selin , Demet , Sinan , Bora ve Guler ile tukettim.. Sanirim onlarda benim onlari sevdigim kadar beni sevdiler cunku kimse gibi yargilamadim onlari olduklari gibi yasaklariyla sevdim ve kabul ettim...
Evli bekar farketmez Ask uzerine kafa yorun herkes onlarin yasadiklarini bilmeli..
Onlar kotu insanlar degiller. Sadece insanlar. Benim gibi , senin gibi , sizin gibi ve hepimiz gibi...
Duygu Asena' nin ne kadar erken oldugunu...
YAsasaydi yasamima daha kimbilir neler katicagini " Ask gidiyorum demez" i okurken anladim..
Selin, Bora , Demet, Sinan ve Guler' in yasadiklari bana yasadiklarimi , yasamadiklarimi , yasayamadiklarimi tekra tekrar tekrar anlatti anlatti anlatti.
10.5 saati Selin , Demet , Sinan , Bora ve Guler ile tukettim.. Sanirim onlarda benim onlari sevdigim kadar beni sevdiler cunku kimse gibi yargilamadim onlari olduklari gibi yasaklariyla sevdim ve kabul ettim...
Evli bekar farketmez Ask uzerine kafa yorun herkes onlarin yasadiklarini bilmeli..
Onlar kotu insanlar degiller. Sadece insanlar. Benim gibi , senin gibi , sizin gibi ve hepimiz gibi...
Ilk gun Ilk gece
25 Aralik 2007 Pazar Yerel saat : 02:00pm
Kara Avrupasi disinda bir kara parcasina ilk ayak basisimin verdigi heyecan ile Yuzlerce tonluk Boing 747-400 ‘ un inisteki ivmesinden korkarak ve tabii hayranlikla ucagin Bangalore Havaalanina inisini izledim First Class daki rahat koltugumdan.
Buraya gelmeden once Ugur’ un anlattiklarindan , daha once buraya gelenlerin paylasim forumlarina yazdiklarindan onlarca insanin burada yasadiklarindan basima gelicekler hakkinda biraz fikrim vardi. Onyargili olmak istemesem de sanirim beynimde olusmus bazi sahnelerle ciktim korukten.
Beni ilk karsilayan o agir koku oldu.Ne kokusuydu bu bilmiyorum ama simdi anliyorum ki kapali mekanlarin hepsi oyle kokuyor. Kutsal sayilan bir tutsumudur. Yoksa yikanmayan insanlarin yaygigi agir insane kokusumudur. Hala cozemedim. Sadece yakami agzima siper ederek kendi kokumla midemdeki ayaklanmayi bastirsdim gecici olarak.
Ve hayatimda ilk defa kendimi bu kadar beyaz hissettim ve bundan hem utandim , utanarak itiraf ediyorum ki herzaman olagandan farkli olmak istemis biri olarak kendimi olagandisi hissetmenin keyfini duydum bir anda.
Kabin ekibinin verdigi Ucus bilgileri ve Gumruk deklerasyon bilgilerini iceren formla birlikte herkesi takip ederek bir siraya girdim. Ve benim ulkeme gelen yabancilarin neler hissettigi konusunda korkunc bir empati icinde diger yabancilarla birlikte yeni geldigim bu yeri sanki galaksinin baska bir yerine gelmisim gibi cozmeye calisiyordum.
Ugur ‘ un istedigi sigaralar icin Duty free bakindim ama Bizim Bakkal Mahir amcanin bile daha cok icki ve sigara cesidi oldugunu dusundugum kit cesitli, karanlik izbe biryere girdim. Ingilizce bilmelerinin rahatligi ile sordum aradigim yokmus. Ugur’ un Sigara icmesinden hicbir zaman hoslanmiyordum zaten. Bulamamak dogrusu beni cok da uzmemisti. Siraya geri donup bir an once alandan cikma telasina kapildim.
Hintli gorevli fotografima bakip beni control ederken aklimdan neden her fotografta bambaska biriymisim gibi cikmak zorundayim diye kendi kendime hayiflandim.
Kontrolden sorunsuz gecerken duvardaki yazi gozume ilisti ve Hintlileri takdir ederek ciktim ordan : PLEASE HELP US TO PROTECTING AGRICULTURE.
Pasaport Kontrol odasindan ciktiktan sonra gordugum manzara daha henuz herseyin basimda oldugumu kafama vurdu. 300 yada belki 500m2lik bir alanda tum ucak yolculari ve bir o kadar yer personeli kirik dokuk bagaj bandinin cevresinde ari kovanindaki isci arilar gibi birbirlerini eziyorlar.
Ayak parmaklarimdaki kiriktan dolayi o guruha katilmam imkansizdi. Kabin ekibindeki Turk Kabin memuresi hanimin yanina gittim. Ucakta sohbet etmistik. Durumumdan haberdardi. Bagajimi alabilmemin daha kolaj bir zolu olup olmadigini sordum. Hani First Class yolcusuydum ya ona guveniyordum. Farkli olmak keyifliydi keyifli olmasina ama ayricalik istemekten utaniyordum ote yandan. Bu ben olamazdim. Ama ayagimda bana mucadele izni vermiyordu.
Ogrendim ki Bussiness Class ve First Class bagajlarini zaten banttan alip ayiriyorlarmis. Bu beni utancimin icinde rahatlatmisti. Ilk Cantama sorunsuz ulastim ama diger Main Bag 35dk bekletti beni. Ama o 35 dk bana 35 asir gibi geldi .Cunku kayboldu fikri beynimden cikmiyordu.
Main Bag’ i de aldiktan sonra endiselerim elbette sona ermiyordu bir turlu.
Simdi Bagajimi acip acmayacaklari endisesi sarmisti beni. Cok sevdigim bir arkadasimin benimle paylastigi tecrube geldi o an aklima. Amerikaya Abiyini ziyarete giderken neredeyse tum bavulu alan talan etmisler gorevli memurlar . Fakat sira bizimkinin ic camasirlarina gelince benim sevgili arkadasim Kaplan kesilmis. “ Eger onlari da cikarirsaniz Herseyi siz geri koyarsiniz. Daha ne istiyorsunuz . Yok iste birsey “ diyerek isyan etmis. Ben de kendime o telkini veriyordum acmaya kalkarlarsa cemkirme planlari yapiyordum. Kara tenli polise yaklasirken ben bunlari dusunuyordum . Oysa ki o elimdeki pasaportun uzerindeki Ayyildizi gorunce icine bile bakmadan beni buyur etti.
Ayyildizimin etkisi hosuma gitmedi mi sizce ? Gitti tabii…
Hizla o kaostan uzaklasirken Ugur ‘ u uzakta gormek bu gecelik stress sinavimin bittiginin habercisiydi. Hizla ana binadan cikarken elimde ne varsa ona yikip . “ Dilara , bu gecelik bu kadar” dedim .
Manjunath’ I ( soforumuz ) , alan cevresindeki binalari insanlari sonra anlaticam….
Kara Avrupasi disinda bir kara parcasina ilk ayak basisimin verdigi heyecan ile Yuzlerce tonluk Boing 747-400 ‘ un inisteki ivmesinden korkarak ve tabii hayranlikla ucagin Bangalore Havaalanina inisini izledim First Class daki rahat koltugumdan.
Buraya gelmeden once Ugur’ un anlattiklarindan , daha once buraya gelenlerin paylasim forumlarina yazdiklarindan onlarca insanin burada yasadiklarindan basima gelicekler hakkinda biraz fikrim vardi. Onyargili olmak istemesem de sanirim beynimde olusmus bazi sahnelerle ciktim korukten.
Beni ilk karsilayan o agir koku oldu.Ne kokusuydu bu bilmiyorum ama simdi anliyorum ki kapali mekanlarin hepsi oyle kokuyor. Kutsal sayilan bir tutsumudur. Yoksa yikanmayan insanlarin yaygigi agir insane kokusumudur. Hala cozemedim. Sadece yakami agzima siper ederek kendi kokumla midemdeki ayaklanmayi bastirsdim gecici olarak.
Ve hayatimda ilk defa kendimi bu kadar beyaz hissettim ve bundan hem utandim , utanarak itiraf ediyorum ki herzaman olagandan farkli olmak istemis biri olarak kendimi olagandisi hissetmenin keyfini duydum bir anda.
Kabin ekibinin verdigi Ucus bilgileri ve Gumruk deklerasyon bilgilerini iceren formla birlikte herkesi takip ederek bir siraya girdim. Ve benim ulkeme gelen yabancilarin neler hissettigi konusunda korkunc bir empati icinde diger yabancilarla birlikte yeni geldigim bu yeri sanki galaksinin baska bir yerine gelmisim gibi cozmeye calisiyordum.
Ugur ‘ un istedigi sigaralar icin Duty free bakindim ama Bizim Bakkal Mahir amcanin bile daha cok icki ve sigara cesidi oldugunu dusundugum kit cesitli, karanlik izbe biryere girdim. Ingilizce bilmelerinin rahatligi ile sordum aradigim yokmus. Ugur’ un Sigara icmesinden hicbir zaman hoslanmiyordum zaten. Bulamamak dogrusu beni cok da uzmemisti. Siraya geri donup bir an once alandan cikma telasina kapildim.
Hintli gorevli fotografima bakip beni control ederken aklimdan neden her fotografta bambaska biriymisim gibi cikmak zorundayim diye kendi kendime hayiflandim.
Kontrolden sorunsuz gecerken duvardaki yazi gozume ilisti ve Hintlileri takdir ederek ciktim ordan : PLEASE HELP US TO PROTECTING AGRICULTURE.
Pasaport Kontrol odasindan ciktiktan sonra gordugum manzara daha henuz herseyin basimda oldugumu kafama vurdu. 300 yada belki 500m2lik bir alanda tum ucak yolculari ve bir o kadar yer personeli kirik dokuk bagaj bandinin cevresinde ari kovanindaki isci arilar gibi birbirlerini eziyorlar.
Ayak parmaklarimdaki kiriktan dolayi o guruha katilmam imkansizdi. Kabin ekibindeki Turk Kabin memuresi hanimin yanina gittim. Ucakta sohbet etmistik. Durumumdan haberdardi. Bagajimi alabilmemin daha kolaj bir zolu olup olmadigini sordum. Hani First Class yolcusuydum ya ona guveniyordum. Farkli olmak keyifliydi keyifli olmasina ama ayricalik istemekten utaniyordum ote yandan. Bu ben olamazdim. Ama ayagimda bana mucadele izni vermiyordu.
Ogrendim ki Bussiness Class ve First Class bagajlarini zaten banttan alip ayiriyorlarmis. Bu beni utancimin icinde rahatlatmisti. Ilk Cantama sorunsuz ulastim ama diger Main Bag 35dk bekletti beni. Ama o 35 dk bana 35 asir gibi geldi .Cunku kayboldu fikri beynimden cikmiyordu.
Main Bag’ i de aldiktan sonra endiselerim elbette sona ermiyordu bir turlu.
Simdi Bagajimi acip acmayacaklari endisesi sarmisti beni. Cok sevdigim bir arkadasimin benimle paylastigi tecrube geldi o an aklima. Amerikaya Abiyini ziyarete giderken neredeyse tum bavulu alan talan etmisler gorevli memurlar . Fakat sira bizimkinin ic camasirlarina gelince benim sevgili arkadasim Kaplan kesilmis. “ Eger onlari da cikarirsaniz Herseyi siz geri koyarsiniz. Daha ne istiyorsunuz . Yok iste birsey “ diyerek isyan etmis. Ben de kendime o telkini veriyordum acmaya kalkarlarsa cemkirme planlari yapiyordum. Kara tenli polise yaklasirken ben bunlari dusunuyordum . Oysa ki o elimdeki pasaportun uzerindeki Ayyildizi gorunce icine bile bakmadan beni buyur etti.
Ayyildizimin etkisi hosuma gitmedi mi sizce ? Gitti tabii…
Hizla o kaostan uzaklasirken Ugur ‘ u uzakta gormek bu gecelik stress sinavimin bittiginin habercisiydi. Hizla ana binadan cikarken elimde ne varsa ona yikip . “ Dilara , bu gecelik bu kadar” dedim .
Manjunath’ I ( soforumuz ) , alan cevresindeki binalari insanlari sonra anlaticam….
Subscribe to:
Posts (Atom)