26 Aralik 2007 yerel saat 14:00
Uzun bir ucusun ardindan yorgun olmama gerektigi halde hic yorgun hissetmiyorum sanirim Bangalore’ nin havasindan olsa gerek. Dolayisi ile hic uyumadim. Gun agardiktan sonra sadece 2 saatlik uyku ile 12 de yataktan ciktim . Evde yiyecek pek birsey olmadigindan birseyler yemek icin disariya cikmamiz gerekiyor.
Manjunath geceden tembihli oldugu icin 13:00 de asagidaydi. Sadece telefon ile Ugur’ a geldigini bildirmekle yetiniyor. Gerisi onun icin asagida otoparkta beklemekten ibaret. Teleffuzunu cok iyi anlamiyorum ama yine de Ingilizcesi fena degil. Gelmeden once okuduklarimin verdigi endise ile ( sokaktan birsey yememek ve icmemek ) yanimda getirdigim termosa dolaptan biraz su koyup sirtcantami da alip ilk gunduz deneyimime gidiyorum.
Gece ne kadar serin ise gunduzde bir o kadar sicak. Fakat ben evin serinligine aldanip uzun kollu beyaz T-shirt umu giymenin pismanligi icindeyim. Araba sehir tarfigine karistigi andan itibaren dehsetim katlanarak artiyor. Neden mi ? Neden olacak trafik tam bir jungle. Kimse kural tanimiyor. Herkes kendini yola atiyor. Bu herkese yayalar , Arabalar , tuk tuklar, Motosikletler dahil. “ Ben ne kontrol edicem cevremi arkamdaki dusunsun” mantiginda tum suruculer. Herkesin eli Klaksonlarda. Yol boyunca duyulan tek ses bip bip bip bip bip bip bip … Direksiyonlarin sag tarafta olmasina alisamiyorum. Suruculeri gormek icin devamli sol koltuga bakiyorum. Bazen orada gordugum cocuklar beni panige surukluyor. Anlik panigimi direksiyonlarin sag tarafta oldugunu animsamam sonlandiriyor. Tuk tuk larin sadece yolcu degil yuk tasidigini bile gordum. Yolcular bazen tuktuklarin acik olan yanlarindan sarkiyorlar. Kisaca burada herkes sans eseri yasiyor.
Giderken yolkenarlarindaki minik Sapellerde oriental meryem analar ( kendilerine gore giydirip , yuz cizmisler ) , arabalarin aralarinda dolasip dilenen yada musteri arayan (hala emin degilim) escinsel hintli erkekler, kocaman muhtesem bir Camii, kulagima gelen ezan sesleri beynimde binlerce hucreyi faatliyete geciren uyaranlar oldular.
Burda Trafikte zaman kavramini yitiriyorum. Ne kadar surdu o carsi gibi yere gitmemiz bilmiyorum. Ugur geldik , dedi. Indim. Nasil sicaak bu ! Ama sansliyiz yine de rutubet cok yok. Vicik vicik terlemiyorum. Carsiya girdik. Kapida minik bir aramadan gectik. Fakat neden herkesin bana baktigini cozemiyorum. Ugura sordum ; Alisirsin , dedi. Benim Esmer kocam bile burda bembeyaz inanamiyorum. Carsinin icindeki suslu noel agacinin onunde cocuklar uyduruk bir Santa kuklasi ile Fotograf cektirip mutlu oluyorlar. Fakirligin gozu kor olsun , diye sesli dusundum. Ugur onlar fakir degil aksine zenginler ve cok mutlular, diye beni uyardi. Sasirdim hatta sasoordooom o kadar yani ! Ama o andan sonra ne kadar daha fakir olunabilecegi konusunda bir fikrim oldu. Cunku yol kenarinda toz toprak icinde tipki bizim cingenelerimiz gibi yasiyanlari gorunce anladim asil sefaletin ne boyutta oldugunu.
Ayagimi kalabaliktan korumaya calisara en ustteki yemek yenebilecek yerlere ulastik ama o ne ? Sadece yerel yiyecekler var. Kahvalti da bile bildiginiz sicak yemek yiyorlar. Ve yine agir koku. Acim ama bu kokuda bir sey yiyecegimi sanmiyorum. Ugura sen al belki senin tabagindan alirim deyip etrafi izlemeye devam ediyorum. Ayni anda etrafta beni izliyor. Yavas yavas kabulleniyorum. Farkliligimi ve dikkat cekisimi. Hem huzursuz hem keyifliyim. Ugur siparisini verdi ve Masaya geri dondu. Tepsisinde gelen sey Kizarmis makarna uzerinede soslu tavuk sote. Kizarmis makarna nasil olur demeyin olmus. Citir citir birsey olmus. Ugur buyur ediyor ama tereddutluyum. Neyse bir catal atiyorum ve cizgifilmlerdeki dragonlar gibi agzimdan ates sactigimi saniyorum. Bu ne kadar aci boyle. Bu hic aci degilmis. Bundan aci yiyecekler varmis. Sosa bulanmadan baharatlanmadan yenecek hicbirsey bulma sansiniz yok. Eger baharat sevmezseniz ac kaldiginizin resmidir.
Ugur’ a afiyet olsun diyerek yanimdaki siseden sadece su icebiliyorum bu kokuda. Zamanla belki alisicam ama simdi degil. O koca carsida satilan seylerin yaninda bizim mahmutpasa mamullerinin Paris kreasyonu gibi kalacagini farketmek de o gunku kesiflerimden biri oldu..
Erkekler genelde daha cagdas gorunumlu her ne kadar 1950 model olsalarda. Ama kadinlar , genc kizlar, minnacik kiz cocuklari bile “ Sari” giyiyor. Hani su cevrelerini sardiklari kumas dolusu giysiler varya eminim filmlerde gormussunuzdur. Pantolun T-shirt giyen kiz bulmak cok nadir. Bunlari sesli dusunurken Ugurdan asil bomba geliyor. Megerse cinsiyet fasizmi bu topraklarda da kanli hukumranligini surduruyormus. Burada bebeklerin cinsiyetlerini ultrason ile ogrenmek kanunen yasakmis. Cunku bazi babalar kiz cocuklarini istemedikleri icin bebeklerin canina kastedilebiliyormus. Dehset icindeyim. Ama oyle.
Donerken dondurma ve biraz paketli dilim ekmeklerden aldik. En azin evdekilerle yapabilecegim minik sandwich acligimi biraz bastiracaktir. Ilk yerel yiyecek deneyimin husran olusu tatsiz bir durumdu ama daha onumde uzun zaman vardi.
Buzdolabina birseyler almak lazimdi. Manjunath bizi hep alisveris yaptiklari bir Pazar yerine goturdu. Evet Evet bildiginiz Pazar yeri. Sebze meyve sattiyorlar kadinlar . Burdaki kisa deneyim bile bana Kadinlarin bizde oldugundan bile daha asagilik kosullarda yasadigini gosterdi . Domates, Bezelye ( ayiklayarak satiyorlar) Patates, Karpuz, uzum , adlarini bilmedigimz 3 cesit yerel meyve aldik. Ve aldigimiz onca seye 5 yada 8 avro ya karilik gelen bir para verip eve donduk…
Insan boyle deneyimlerden sonra cok daha iyi anliyor Insan olmanin ne kadar yuce bir sifat oldugunu. Bunun degerini bilip hakkini vererek yasamamiz gerektigini. Elimizdeki degerlerin aslinda bize her gun ne kadar sansli oldugumuzu fisildadigini , bu fisiltiya kulak kapamanin buyuk bir bencillik olacagini.
Hazirladigim minik sandvicler ve aldigimiz meyvelerle yedigimiz aksam yemegi ile geceye ulastik. Burda yasam hem cok zor hem cok kolay icinde bulundugun sartlara gore. Eger cok dusuk bir kastta bir hintli iseniz her sabah sizi banbaska bir tutunma mucadelesi beklerken, eger bizim gibi beyaz tenli expat’ lar olarak burda yasarsaniz aksine bir o kadar kolay oluyor. Yasamin ve Dunyanin adaletsizligine lanet ederek basimi yine hala alisamadigim yastigima koyarken bunlari dusunuyordum…
Friday, December 28, 2007
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment